Tarih: 10.06.2015 23:58

Türkiye`nin `imkânsız` koalisyonları

Facebook Twitter Linked-in

Sandıktan tek parti iktidarı çıkmayınca koalisyon hesapları başladı ama konuşulan senaryolara daha çok "imkânsız" sözcüğü eşlik ediyor. Sabah gazetesinin haberine göre; Oysa Türkiye`de bugüne kadar pek çok defa "imkânsız" denilen koalisyon hükümetleri kuruldu.

Seçim bitti, koalisyonları konuşuyoruz... Havada uçuşan ihtimallere "olabilir"den çok "imkânsız" sözcüğü eşlik ediyor. Gerçekten de herhangi bir koalisyon ihtimalinden söz edilip ardından "ama"lara geçildiğinde, oradan "imkânsız"a sıçramak hepimizin gözüne pek kolay görünüyor.

Oysa koalisyon fobili ülkemizin çok da uzun olmayan demokrasi tarihinde ne kadar çok "imkânsız" koalisyon gördük. Bu tarihten derlediğimiz örnekleri gözden geçirdikten sonra, önümüzdeki koalisyon ihtimalleri için öyle kolayına "imkânsız" diyemeyeceksiniz...

Seçim bitti, koalisyonları konuşuyoruz... Havada uçuşan ihtimallere "olabilir"den çok "imkânsız" sözcüğü eşlik ediyor. Gerçekten de herhangi bir koalisyon ihtimalinden söz edilip ardından "ama"lara geçildiğinde, oradan "imkânsız"a sıçramak hepimizin gözüne pek kolay görünüyor.

Oysa koalisyon fobili ülkemizin çok da uzun olmayan demokrasi tarihinde ne kadar çok "imkânsız" koalisyon gördük. Bu tarihten derlediğimiz örnekleri gözden geçirdikten sonra, önümüzdeki koalisyon ihtimalleri için öyle kolayına "imkânsız" diyemeyeceksiniz...



1961: CHP-AP koalisyonu

27 Mayıs 1960 darbesinin ardından yapılan ilk seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) birinci, darbeyle yıkılan Demokrat Parti`nin devamı olan Adalet Partisi (AP) ise ikinci olmuştu. CHP`nin milletvekili sayısı tek başına iktidar için yetmiyordu. Bu koşullarda darbenin lideri ve Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü`yü bir koalisyon hükümeti kurmakla görevlendirdi (10 Kasım 1961).

İnönü, darbenin etkisini mümkün olduğu kadar kısa bir zamanda kırabilmek için AP ile "büyük koalisyon" kurmak istiyordu.

Bu, ilk bakışta "imkânsız" bir koalisyondu. Devrik Başbakan Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamının üzerinden (17 Eylül, 1961) henüz iki ay geçmişti ve AP`liler, bu darbenin arkasında İsmet İnönü ve CHP`nin olduğuna inanıyorlardı. Ayrıca, iki partinin taraftarlarının kendi "parti kahvelerinde" oturduğu günler de hâfızalarda taptazeydi.

Duygular böyleydi ama bir de "memleket gerçekleri" vardı. Ordu içinde yönetimin yeniden sivilleştirilmesine karşı olanlar vardı ve bunların harekete geçmesinden korkuluyordu.

İşte bu koşullarda İnönü, kendisi gibi eski bir asker olan AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ile görüştü. Gümüşpala bu koalisyona kesinlikle karşıydı, İnönü`ye, AP parti grubunun böyle bir teklifi kabul etmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Nitekim, grup bu teklifi reddetti.

İnönü bunun üzerine ondan, parti grubuna bizzat kendisinin girip teklifte bulunmasına izin vermesini istedi. Gümüşpala bu onayı verdi. İnönü AP parti grubunda "katil" haykırışları arasında karşılandı. Fakat bir saati aşkın bir konuşmanın ardından grubu ikna etmeyi başardı.

Ragıp Gümüşpala buna rağmen koalisyona katılmayı reddetti. Ömrü yedi ay sürecek olan koalisyon hükümeti onun yokluğunda, 20 Kasım 1961`de kuruldu.



1974: CHP-MSP koalisyonu

14 Ekim 1973 seçimlerinde CHP birinci parti olmuştu ama, sahip olduğu milletvekili sayısı (185), tek başına iktidar için gerekli sayının (226) çok altındaydı. İkinci sırada Demirel`in AP`si vardı, Necmettin Erbakan`ın liderliğindeki Milli Selamet Partisi (MSP) ise 48 milletvekili ile üçüncü sıraya yerleşmişti.

Tablo yine bir "imkânsız koalisyon"lar tablosuydu. 1961 tecrübesini hatırlatarak bir "büyük koalisyon" ihtimalinden söz edenlere "hayalci" gözüyle bakılıyordu. "Solcu" CHP ile "şeriatçı" MSP arasındaki bir koalisyonun ise ancak delilerin aklına düşebileceği yaygın bir kanaatti.

Fakat hükümeti kurmakla görevlendirilen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit "tarihsel yanılgı"ya son verdiğini söyleyip MSP ile ortaklığı kabul etti. "Tarihsel yanılgı", sol ile dindarların bir araya gelmemeleri gerektiğine dair "tarihsel" bir tespitti ve CHP-MSP koalisyonu bu yönüyle en olmayacak şeyin gerçekleşmesi anlamına geliyordu.

Koalisyon 8 ay sonra, "tarihsel yanılgı"nın içi boş bir retorikten başka bir şey olmadığını gösteren bir nedenle sona erdi: Başbakan Ecevit, Eylül 1974`te bir İskandinavya gezisine çıkacaktı. Fakat ortağına o kadar güvenmiyordu ki, yerine doğal olarak Erbakan`ın vekâlet etmesi gerekirken, o CHP`li Orhan Eyüboğlu`nu vekil tâyin etti. Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan da Ecevit`in gezi kararnamesini imzalamadı. Ecevit geziyi iptal etti, 18 Eylül 1974`te de istifasını verdi.



1991: DYP-SHP koalisyonu

Turgut Özal`ın cumhurbaşkanı olup Anavatan Partisi (ANAP) genel başkanlığından ayrılmasından sonra ANAP hızla güç kaybetmeye başladı. Nihayet Ekim 1991`de yapılan seçimlerde Süleyman Demirel başkanlığındaki Doğru Yol Partisi (DYP) birinci, Erdal İnönü başkanlığındaki Sosyal-Demokrat Halkçı Parti (SHP) üçüncü oldu.

AP ile CHP geleneklerinden gelen, hatta düpedüz bu iki partinin devamı olan DYP ile SHP`nin bir koalisyonda buluşabileceği, o günleri yaşayanların akıllarının ucundan bile geçirmedikleri bir şeydi. DYP`liler SHP`lileri "aşırı solcu", SHP`liler de DYP`lileri "aşırı sağcı" olarak görmeye devam ediyor, birbirlerini karşılıklı olarak Türkiye`yi 12 Eylül`e sürüklemekle suçluyorlardı.

Fakat bu düşman kardeşlerin ortak bir düşmanları vardı ve ona karşı duydukları öfke, biribirlerine karşı duydukları öfkeden daha yoğundu. Neticede "Turgut Özal nefreti" bu iki hasmı birleştirdi ve bir "imkânsız koalisyon" daha doğdu.

DYP-SHP koalisyonu Türk siyasi hayatının en uzun ömürlü koalisyonu oldu, 21 Kasım 1991`den Tansu Çiller`in kurduğu DYP azınlık hükümetine kadar devam etti (5 Ekim 1995).



1996: RP-DYP koalisyonu

27 Mart 1994`teki yerel seçimlerde Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi (RP) 15 büyükşehir belediyesinden, aralarında İstanbul ve Ankara`nın da olduğu 5`ini kazandı, oylarını da yüzde 19`a yükseltti.
Bu sonuç, Türkiye`nin laik sosyolojisini oluşturan geniş kesimlerde bir "dehşet" havası yarattı. Bu kesimlere göre "şeriat" göz göre göre geliyordu ve çare, başta ordu olmak üzere bütün laik güçlerin bu "tehlike"ye karşı birleşmelerinden geçiyordu.

Ne var ki RP, 27 Aralık 1995 seçimlerinde oylarını daha da artırdı (yüzde 21) ve birinci parti oldu.
Başta RP`liler olmak üzere hiç kimse, içinde RP`nin olduğu bir koalisyona ihtimal vermiyordu. Buna cesaret edebilecek bir "laik parti"nin çıkması mümkün değildi. O günlerin atmosferinde, böyle bir karar o partinin kendi yok oluşunu imzalaması anlamına gelecekti.

Fakat herkesin şaşkın bakışları arasında bu da oldu. Yalnız siyasi tutumu ve demeçleriyle değil, görüntüsüyle de "laik bir simge" sayılan Tansu Çiller, partisi ile "şeriatçı RP" arasında Erbakan`ın başkanlığında bir koalisyon kurulmasını onayladı.

Durum, Erbakan ve RP açısından da şaşkınlık vericiydi. Tansu Çiller o âna kadar Erbakan`a çok ağır hücumlarda bulunmuştu ve o lafların ardından Erbakan`ın Çiller ile bir koalisyon kurmasını açıklamak onun açısından da kolay olmayacaktı.

O günlerde Erbakan tarafından DYP ile koalisyon görüşmelerini sürdürmekle görevlendirilen ve kurulacak kabinede Devlet Bakanı olan Gürcan Dağdaş bu durumu şöyle anlatıyor:

"Bizim şimdi bu Refah-Yol kurulurken bana rahmetli Erbakan görev vermişti. Doğru Yol ile teması sen sürdür demişti. Ben de `Hocam bir ton laf etti bu hanfendi, meydan meydan dolaşın bana oy verin, Refah`ın önünü keseceğim dedi` diye itiraz ettim. `Bu nasıl olacak?` diye sordum. Rahmet Erbakan bana dedi ki, `Devletin ve milletin âli menfaatleri için bir miktar unutkanlık iyi bir şeydir.`" (Gürcan Dağdaş`la söyleşi, Rota Haber, 12 Mayıs 2015).

Türk demokrasisinin belki de en "imkânsız" koalisyon hükümeti böylece 28 Haziran 1996`da kuruldu, ömrü sadece bir yıl oldu.

KAYNAK: AL JAZEERA - ALPER GÖRMÜŞ


KOALİSYON HÜKÜMETİ NEDİR?

Birden fazla siyasi parti ya da gruba bağlı üyelerden oluşan karma hükümete, koalisyon hükümeti, deniyor. Bir diğer deyişle, yasama meclislerinde bir tek partinin çoğunluğu elde edemediği durumlarda, en çok sandalyeye sahip partinin başkanının kabineyi kurmakla görevlendirilmesi kuraldır. Koalisyon hükümetlerine daha çok seçimlerde nispi temsil sistemini benimsemiş ülkelerde rastlanır.

Diğer partilerle anlaşma yoluna gidilir

Meclis`te en çok sandalyeye sahip olan parti başkanı, meclisten güvenoyu alabilmek için başka parti ya da gruplarla (bağımsızlar) anlaşma yoluna gider ve bir ortak hükümet kurulması çalışması yapar. Çoğunluk usulüne dayalı seçim sisteminde bir parti, parlamentoda salt çoğunluğu kolayca elde ederek kendi hükümetini kurabilir ve güvenoyu alabilir.

AZINLIK HÜKÜMETİ NEDİR?

Azınlık hükümeti, parlamenter sistemlerde, parlamentoda çoğunluğu olmayan bir partinin, öbür parti ya da partilerin hükümete fiilen katılmadan dışarıdan destek vermesiyle oluşturduğu hükümet biçimi.

Parlamenter rejimlerde siyasal sorumluluk ilkesi gereği hükümet ancak parlamentodaki çoğunluğun desteğiyle kurulup görevde kalabilir. Oysa bazı seçimlerde hiçbir parti parlamentoda tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağlamayaz. Bu durumda bazı partiler ya da parlamenterler, hükümete fiilen katılmadan partilerden birine gerekli desteği vererek onun azınlık hükümeti kurmasını sağlarlar. Kuşkusuz azınlık hükümetinin görevde kalabilmesi de, bu partilerin ya da parlamenterlerin desteğinin devamına bağlıdır. Özellikle partilerarası kutuplaşmanın ya da ideolojik ayrılıkların derin olmadığı İskandinav ülkeleriyle, bunlardan farklı olarak da İtalya`da hükümetler ya koalisyon hükümeti ya da azınlık hükümeti biçiminde kurulmaktadır.

GÜVENOYU NEDİR?

Güvenoyu, parlamenter sistemde yönetimde olan hükümetin göreve yeni başlama aşamasında ya da daha sonraları ise belli çoğunluktaki parlamenterlerin isteği ile hükümetin yönetip yönetemeyeceği konusunda diğer parlamenterler tarafından güvenilip güvenilmediği ölçen bir çeşit parlamento oylamasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti anayasasında, Başbakanın Cumhurbaşkanı tarafından, milletvekilleri arasından atanması şart koşulmuştur. Bakanlar ise milletvekilleri arasından ya da milletvekili seçilme yeterliliğine sahip milletvekili olmayan kişiler arasından Başbakan tarafından belirlenirler. Başbakan tarafından oluşturulmuş olan bu bakanlar listesi Cumhurbaşkanı tarafından onaylanınca hükümet kurulmuş olur. Parlamenter sistemin işlemesi gereği, hükümetin TBMM`nin güvenoyunu alması gerekir. Parlamenter sistemde, parlamentonun güvenine sahip olmayan bir hükümet görevde kalamaz.




Muhtemel hükümet senaryoları


Şimdiye kadar gelen sonuçlara göre, AK Parti her partiyle ikili koalisyon kurabiliyor. Bunun dışında tek ihtimal diğer 3 partinin koalisyonu.

Yeni tabloya göre Meclis aritmetiği, birden çok koalisyon ve azınlık hükümeti seçeneğini gündeme getiriyor. Ancak tüm partiler seçimden önce koalisyon olasılığına mesafeli durduklarına dair açıklamalar yaptı. CHP, MHP ve HDP, AK Parti ile bir koalisyon olasılığının kendileri açısından mümkün olmadığını söyledi. Koalisyonun Türkiye için "kayıp" olduğunu seçim meydanlarında sürekli işleyen ise AK Parti`ydi.

AK Parti`nin dışarıda kalması durumunda, CHP ve MHP`nin sayısı da güvenoyu rakamı olan 276`ya ulaşamıyor. Bu durumda HDP`nin de içinde olacağı üçlü bir koalisyon akla gelebilir.

Seçim öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP ile bir koalisyona olumlu yaklaşabileceklerini ifade ederken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üçlü koalisyona kesinlikle karşı olduğunu vurgulamıştı. Koalisyon olasılıklarına karşı Devlet Bahçeli, "Bunu dillendirenlerin doktora görünmesi lazım" değerlendirmesini yaparken, HDP`nin de içinde olduğu bir koalisyonunun "hayalinin bile mümkün olmadığını" belirtmişti.

Koalisyon dışındaki seçenek ise erken seçim.

AK Parti seçim hükümeti olur mu?

AK Parti, 2011 seçimine oranla milletvekili sayısı düşse de Meclis`te yine de en çok sandalye sayısına sahip olacağı için, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan`ın, doğal olarak hükümeti kurma görevini, AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu`na vermesi bekleniyor.

Bu durumda hükümeti kurma görevini alan Davutoğlu, Meclis`te dışarıdan destek arayabilir.

Başka bir partinin destek vermesi durumunda, AK Parti azınlık hükümeti olarak göreve başlar, erken seçim kararı alarak ülkeyi seçime götürür. Yani Davutoğlu`nun başkanlığındaki 63. hükümet seçime kadar görev yapar.

Erken seçim 45 günde yapılabilir

Seçimin tekrarlanması için 90 güne ihtiyaç var. Ancak geçmiş deneyimler göz önüne alındığında bir erken seçim 60 günde yapılabiliyor. Geçmişte 45 günde bile seçim yapılabildi.

KAYNAK: SABAH




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —