Trump yönetiminin NATO üyesi ülkelerin mali katkı paylarını ödemeleri aksi halde savunmalarının üstlenilmeyeceği dayatması ve Rusya ile uzlaşmada ısrarcı olması NATO´yu dağıtmaya yönelik girişimlerdir...
ABD´nin Gorbaçov´u Trump NATO´YU DAĞITIYOR
Dünyanın jandarmalığını bırakıp ülkemizi kalkındıralım, halkımızın refahını arttıralım diyen Ulusalcıların desteği ile ABD Başkanı seçilen Donald Trump kendisine yüklenen misyonun gereği politikalar izlemeye başladı. NATO üyesi ülkelerin astronomik rakamlara varan mali katkı paylarını ödemeleri, aksi halde savunmalarının üstlenilmeyeceği dayatmasını amaca yönelik önemli bir girişim olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Çünkü NATO üyesi ülkelerin dayatılan bu faturaları ödemeleri mümkün gözükmemektedir. Eğer bu yüzden NATO savunma yükümlülüğünü yerine getirmeyecek olursa dağılmasının kaçınılmazlığı izahı gerektirmeyecek açıklıktadır. O zaman yalnızca ABD´nin savunmasını üstlenecek bir NATO konsepti söz konusudur. ABD´nin savunması için dünya jandarmalığı misyonuna gerek yoktur. Bu da ister istemez NATO´ya gerek olmadığı sonucuna götürür.
Trump yönetiminin NATO´yu dağıtma planının tek emaresi bu değildir. Rusya ile uzlaşmak için ısrar edilmesi ile buna dönük sert tepkiler de NATO´nun tasfiyesine ilişkin hesap-kaygı çatışması olarak değerlendirilmelidir. Zira Rusya ile işbirliği yapılırsa NATO artık anlamsız, gereksiz bir pakt durumuna gelir. Nitekim Varşova Paktı dağıtılırken, ABD-SSCB arasında yürütülen soğuk savaşa son verilerek detant (yumuşama) süreci başlatılmış, müzakereler yapılmıştı. Bunun ABD ile Rusya arasındaki ikinci detant olması söz konusudur.
Bir de SSCB´nin Varşova Paktını dağıtmasındaki gerekçeleri, ABD´nin NATO´yu dağıtmak istemesindeki gerekçelerle neredeyse aynıdır. SSCB de Varşova Paktı üyesi ülkeler adına üstlendiği yükümlülüklerin ekonomisine ağır yükler getirdiği söylemini dillendiriyordu!
Aslında SSCB liderliğindeki Varşova Paktının dağılmasıyla NATO o zaman işlevini yitirmiş idi. Çünkü NATO´nun iddiası dünyayı özellikle Batı Dünyasını komünizme karşı korumaktı. Komünizm çökünce üstlendiği bu misyon da bitmeli idi. Lakin Batılılar düşmanımız olmasa varlığımızı sürdüremeyiz diyerek komünizm yerine hedeflerine yeni bir düşman koydular?
Bu düşman İslam´dı? Nitekim SSCB´nin dağılması üzerine tek süper güç ABD liderliğinde Yeni Dünya Düzeni kurulduğu ilan edildi. İlk iş olarak Haçlı Savaşı ilan edilerek Afganistan ve Irak´ın işgaline karar verildi. 22 İslam ülkesinin ise haritalarının değiştirileceği açıklandı. Bu kararlar alınıp ilan edilirken Birleşmiş Milletler baypas edilerek yok sayıldı. Bununla da, artık tek süper gücün ABD olduğu, Birleşmiş Milletlerin fiilen ilga edildiği ihsas ediliyordu?
ABD Başkanı Bush Haçlı Savaşı ilan ederek Afganistan ve Irak´ın işgal kararını açıklarken ya bizimlesiniz ya düşmanımız dayatmasında bulunmuş, ne Birleşmiş Milletlerden ne de daimi üyelerden bir itiraz gelmemişti. Bu, Yeni Dünya Düzeninin ilan edilmesiyle Birleşmiş Milletlerin işlevine son verildiği ve bu realitenin zımnen kabul edildiği anlamına geliyordu?
Ancak ABD ve müttefikleri başlattıkları işgali sürdüremeyip verdikleri büyük askeri kayıplar ve yaptıkları astronomik harcamalar nedeniyle içine girdikleri küresel ekonomik krizin etkili olması üzerine çekilme kararı almak zorunda kalınca tekrar Birleşmiş Milletlere sarıldılar!
Lakin artık Birleşmiş Milletlerin ne itibarı ne kıymetiharbiyesi kalmıştı. Irak´taki yenilgisinde tek süper güç konumu sona eren ABD artık sıradan bir küresel güç durumuna geriledi. Bu, Türkiye´nin bölge lideri bir küresel güç olmasına, Rusya ve Çin´in tekrar dünya sahnesinde rol almasına yol açtı. Bu sonuçların doğmasının en önemli etmeni ve miladı da Türkiye´nin 1 Mart Tezkeresinin TBMM´den geri çevirmesiydi?
Başkan Bush´un ya bizimlesiniz ya düşmanımız dayatmasına Rusya ve Çin´den bir itiraz çıkmazken Türkiye ABD´nin Irak´ı kuzeyden işgal talebini geri çevirip ben seninle değilim diyerek tavır koymuş oluyordu. ABD´nin bundan dolayı Türkiye´yi cezalandıramaması, tam aksine süper güce hiç yakışmayacak bir korsanlık yaparak, kafasına çuval geçirip derdest ettiği Kuzey Irak´taki subaylarımızı üst düzey bir general eşliğinde üssüne iade ederken bir de özür dilemesi karizmasını fena halde çizmişti. ABD´nin Türkiye´yi cezalandıramayacağı artık netlik kazanmıştı.
ABD ve müttefiklerinin Irak´tan çekilmesiyle meydana gelen boşluk Arap Baharı fırtınasına yol açtı. Birleşmiş Milletler ve NATO´nun kara gücü ile olaylara müdahale edememesinden Türkiye´ye önemli roller ve imkânlar çıktı. İşbirlikçi dikta yönetimleri yerine Arap Halklarının demokratik hak ve özgürlüklerini savunan Türkiye pragmatist politikalar yerine uzun vadeli stratejiler geliştirdi. Batılı müttefikleri ile ilişkilerini sürdürürken eleştirmekten geri durmadı.
Tek süper güç olmaktan ıskat edilen ABD´nin Batılı müttefikleriyle birlikte içerisine düştüğü ekonomik krizle boğuşmak zorunda kalması dünyanın jandarmalığı rolünü oynamasının ve NATO´nun yükümlülüklerini yerine getirmesinin dayanılmaz zorluklarını görünür kıldı.
Bu durum ABD ve Avrupa Birliği ülkelerindeki ulusalcı akımları güçlendirdi. Trump ulusalcı akımın rüzgârını arkasına alarak kurulu düzenin saldırılarına rağmen Başkan seçildi.
İlan edilen Haçlı Seferi ile başlatılan Afganistan ve Irak işgallerinin amacı Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) hayata geçirilmesi olarak açıklandı. Bu, BOP ambalajı içinde Büyük İsrail planının hayata geçirilmesi demekti ki bunu isteyen Dünya Siyonizm´i idi. Ama ödenen çok büyük bedellere rağmen bu hedef gerçekleştirilemedi. Statüko bozuldu, bölge istikrarsızlık ve belirsizlik içerisine sürüklendi. Türkiye durumdan vazifeler çıkardı ve de iyi başardı.
Siyonistlerin dehşet direnişine karşılık Başkan seçilen Trump şimdi ABD´nin Suriye savaşı içerisine çekilmek istenmesine karşı politikalar geliştirerek bundan sıyrılmaya çalışıyor. Bu amaçla Siyonistlerin kontrolündeki Pentagon´un emrivakilerine ve İsrail baskısına direnme çabası sergiliyor. Bu bağlamda Rusya ve Türkiye ile işbirliği yapmak istiyor. Pentagon´dan farklı olarak, bölgedeki terör örgütleriyle değil devletlerle iş tutmak istiyor. Bu nedenle Esat yönetimini de muhatap almak istiyor. Bütün bunlar Siyonistleri çıldırtacak yaklaşımlardır.
Aynı zamanda ABD´nin dünya jandarmalığı rolünden sıyrılması ve NATO´yu tasfiye etmesi için de bu politikaların izlenmesi gerekiyor. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tilerson´ın Türkiye´yi ziyareti sırasında Suriye´ye ilişkin sorulara kaçamak cevaplar vermesi de Siyonist çevreler tarafından endişe ile karşılandı ve eleştirildi.
Ziyaret öncesinde toplanan Millî Güvenlik Kurulu Fırat Kalkanı harekâtının tamamlandığını açıkladı. Oysa Dışişleri Bakanı Tillerson´dan Menbiç´e girmek için izin isteneceği beklentisi vardı. Peki, o halde ne konuşuldu? Anlaşılan o ki Trump yönetimiyle Suriye´de ortak siyasi çözüme ilişkin görüşmeler yapıldı.
Pentagon planlarına mahkûm edilen ABD´nin şimdiye kadarki Irak ve Suriye politikalarının tümü yanlıştı ve kendisi açısından çok kötü sonuçlar doğurdu. Buna karşılık Türkiye süper başarılı politikalar izledi ve iddiaların aksine çok büyük sonuçlar aldı.
Irak´ta Mesut Barzani´ye ağır silahlar verilerek büyük bir Peşmerge ordusu kuruldu. Bunun amacı bir Kürt devleti kurup Arzımevud için Türkiye´den toprak koparmaktı. Lakin Barzani, ABD ve müttefiklerini hayal kırıklığına uğrattı. Sonunda Arapların istilasına maruz kalacağı endişesiyle, Irak Kürtlerinin bekasının Türkiye ile entegre olmakla temin edilebileceğini net olarak gördü. Bu yüzden Barzani Batılı başkentlerin yolunu unuttu, Ankara´yı suyolu yaptı!
Barzani şimdi de bağımsızlık ilan etmek için atağa geçmiş durumda. Türkiye´den beklenen tepki yok, cılız sesler çıkıyor! Peki, neden? Çünkü bağımsızlık ilanıyla Kürt bölgesi Irak´tan kopartılmış olur. Lakin korunması, devamı ancak Türkiye ile entegre olmakla mümkündür!
Yani Türkiye çökertilip bölünmeden Kuzey Irak´ta İsrail işbirlikçisi bir Kürt devletinin imkânı yoktur. Bu amaçla kurulan bölücü terör örgütü PKK ise bir halta yarayamadı, artık bitirilme noktasına getirildi. Giderek güçlenen Türkiye Fırat Kalkanı harekâtıyla 2500 km alanı aldı.
Verilen görüntüye karşılık, Türkiye´nin Menbiç´e girme planı yoktu, olmamalıydı da. Çünkü Suriye´de PYD´ye yönelik harekât yapmaya gerek yoktu. Önünde sonunda Araplar baskıyı arttırınca Irak´takiler gibi Suriye Kürtlerinin tek sığınacağı ülke Türkiye´dir. İşte bu noktada, Pentagon Menbiç´e girmesini engelleyerek Türkiye´ye iyi bir gerekçe vermiş oldu. PYD´nin Türkiye için değil Suriye için sorun oluşturacağı sonunda görülecek. Aynı minvalde PKK´yı Kuzey Irak´tan çıkarmak da Barzani´nin sorunudur. Nitekim Türkiye girdim-giriyorum diyor, lakin Sincar´daki PKK varlığına yönelik bir türlü harekete geçmiyor!
Artık Türkiye´nin Fırat Kalkanı harekâtıyla kontrolüne aldığı bölgeyi tahkim etmeye zamanı olacak. Şimdi Pentagon Rakka´ya girip IŞİD´ten nasıl alacağını düşünsün. Tabii, Trump da Pentagon Rakka´yı IŞİD´ten almak için uğraşırken Rusya-Türkiye ile Suriye´nin geleceğine ilişkin müzakereler yapmayı sürdürecek. Bu müzakerelerdeki amaçsa Pentagon´un Rakka için yeni güç gönderilmesi talebine karşılık Trump´ın, Suriye´den nasıl çekileceğinin yolunu bulmasıdır.
Hiç şüphesiz, Başkan Trump Suriye´den çekilmenin yolunu bulsa dahi Siyonizm´in ABD´ye yüklediği dünyanın jandarmalığı rolünden kolay sıyrılamaz. Bunun için tek çare NATO´nun dağıtılmasıdır. İşte bu yüzden Trump NATO´yu da Avrupa Birliği´ni de dağıtmakta kararlı?
İngiltere´nin Avrupa Birliği´nden çıkmasını bu yüzden destekliyor. NATO ülkelerine parasal katkı payınızı ödemezseniz sizi koruma yükümlülüğümüz yok diyor. Hoş, Avrupa Birliği de ABD´yi bölüp dağıtmakla tehdit ediyor. Ancak bazı üye ülkeler de Avrupa Birliği´ni dağıtma çabası içinde. Daha da önemlisi Avrupa ülkelerindeki yükselen ulusalcı akımlar dağılmaya yönelik politikalara öncülük ediyor. Sonuçta şöyle veya böyle komünizmin çökmesi, SSCB ve Varşova Paktının dağılması üzerinden 25 yıl geçtikten sonra bu kez ABD, NATO ve AB dağılma sürecine girmiş bulunuyor. O yüzden Trump´a ABD´nin Gorbaçov´u dense yeridir.
Millî Selamet Partisi´nin 1978´deki bir seminerine katılmıştık. Erbakan ABD ve SSCB´yi biz Allah´ın izniyle karton gibi yırtacağız demişti. SSCB´nin tıpkı karton gibi yırtılıp dağıtıldığını yaşayıp gördük. Allah ömür verirse yakın bir zamanda ABD´nin tıpkı karton gibi yırtıldığına da şahit olacağız. Trump yönetimi Siyonizm´e karşı başarılı olamaz ama ABD´yi dağıtmayı başarabilir. Siyonistler sistemin kurucu iradesini temsil etseler bile Ulusalcılar da sistemde kilit noktaları işgal etmiş görünüyorlar. Yani yenişemeyecekler ve ABD dağılacak!
Erbakan Avrupa Birliği için de Türkiye´yi yönetenlere şöyle diyordu: Uçuruma yuvarlanan Avrupa Birliği otobüse binmek için mi böyle can atıyorsunuz; behey gafiller!
Gerçekten de Avrupa Birliği hızla uçuruma gidiyor. İçindekiler kendilerini dışarı atmanın bir yolunu bulamıyorlar. Erbakan´ın dediğinden başkası olmuyor. Bildi mi, yoksa yaptı mı; işte orası uzun tartışma konusudur. Bize göre 40 yıllık Millî Görüş mücadelesi sonucu dünyayı yeniden şekillendirecek mekanizmaları kurup her şeyi otomatiğe bağladı, tıkır tıkır işliyor!
KAYNAK: el-aziz.com
Erzurum
24.11.2024