Avukat Ebubekir Elmalı'nın Kaleminden
İlmi siyaset dinamikleri benzer coğrafyalarda o coğrafyanın tarihi boyunca aynı veya benzer dinamikler gösterirken farklı bir coğrafyada siyaset o coğrafyada özgü diğer coğrafyalardan Farklı benzerlikler gösteriyor.
Yani amiyane bir tabir olmasa ilmi siyasette coğrafya kaderdir desek bu argümanı saatlerce savunacak tarihi literatür konuşabiliriz.
Örneğin Roma imparatorluğu batıda kök salan bir devlet. Milattan yaklaşık yedi yüz yıl önce kurulmuş bu köklü imparatorluk bir batı medeniyetidir. Gününüzde Avrupa medeniyeti dediğimiz başta İtalya, Almanya, Fransa gibi ülkeler kendilerini Batı Roma imparatorluğunun varisleri saymaktadırlar.
Tabi burada bahsettiğimiz “Batı Roma” İmparatorluğudur. Çünkü tarihi süreç içerisinde Roma ikiye bölünmüştür. Doğu Roma doğu coğrafyasının siyasi karakterine teslim olmuştur. Batı Roma imparatorluğu ise tipik batı coğrafyası siyasetini bizzat şekillendirmiştir.
Batı Roma imparatorluğunun o dönem ki siyasi kurumlarına yakından baktığımızda “Princeps” diye bir kavram dikkat çeker. Bu kavram tüm Roma vatandaşlarının eşitliğine vurgu yapıyor. Tüm roma vatandaşları eşittir.
Peki imparator?
İmparatorda tüm Roma vatandaşları ile eşittir. Roma imparatorunun bir kutsiyeti yoktur ve sade bir Romalıdan farkı da yoktur. Sadece Roma imparatorları “eşitler arasında birincidir”
Bu şu demek ;bir hak ne kadar imparator için hak ise o kadar da sade bir Roma vatandaşının hakkıdır. Bu nedenle roma imparatorlarının sarayları yoktur. Herkes gibi halkın içinde yaşarlar. Ayrıca herkesle eşit oldukları için halk içinde gündelik hayatlarına devam ederler. Halk için muteber olan kendileri tarafından seçilen yöneticilerin kendileri gibi yaşamasıdır.
Bugün Almaya veya Fransa da devlet başkanlarının işlerine metro ile gitmesi ve ya bisiklet sürerek gitmesi, ya da Almanya şansölyesi Merkel’in halk içinde bir caddede diğer vatandaşlarla yan yana evlerde oturması, çalışma ofislerinin sadeliği işte Roma kültürünün Avrupa coğrafyasına mirasıdır. Bu miras yıllarca “eşitlik” prensibi çevresinde kurumsallaşarak günümüze ulaşmıştır.
Doğu coğrafyasında ise siyasetin doğruları batıya göre daha farkıdır. İmparator halka eşit değildir. İmparator Tanrının yeryüzündeki gölgesi, kılıcı ve hatta bazı bölgelerde tanrının tam kendisidir.
Doğu coğrafyasında imparator meşruiyetini tanrıdan alır. Tebaa da tanrı tarafından insanları kurtarmak için gönderilen bu imparatora itaat etmek zorundadır. İmparator bu nedenle halka iç içe olmamalıdır. İmparator için yapılan törenler ve ayinler kapalı bir istem içinde yapılır.
Bu idea da imparatorun sarayları görsel olarak ön plana çıkar. Mevcut doğu coğrafyasında imparatora ilişkin efsaneler imparatorun insan üstü kişiliğini güçlendirir. Bu coğrafya halk seçileni güçlü gösteren argümanları görmek ister. Halk için makbul olan kendi içinde kendi gibi yaşayan idareciler değil, kendisine atfedilen kutsiyeti taşıyan mağrur yöneticilerdir.
Bizim coğrafyamız ise batı ile doğu arasında yer almıştır. Bu nedenle siyasiyi ideolojimizde doğu ve batı sentezini çok açık görebiliriz. Bu topraklarda kimi yerlerde seçilenden güç kuvvet emarelerini göstermesi beklenirken kimi yerlerde seçenle seçilenin eşitliği halk arasında muteber olur.
Türkiye için siyasi pr için her bölgede uygulanacak tek doğru yoktur. Bölgeler kendi dinamiklerine göre değerlendirilmelidir.
Laf buraya nerden geldi?
Yerel seçimler yaklaşıyor ya, batı kültürüne yakın İstanbul, Ankara, Antalya, Eskişehir gibi şehirlerde seçmenin aday değerlendirme kriterli ile, Erzurum, Bayburt, Yozgat gibi şehirlerde seçmenin lideri değerlendirme kriterlerinin farklı olduğunu ve bu farklılığın aslında coğrafyanın tarihi mirası olduğu ve deyim yerindeyse siyasi tercih kriterlerinin kalıtsal olduğunu anlatmak istedim.
Erzurum
22.11.2024