Prof. Dr. Yavuz Arslan'dan Her Erzurumlunun Muhakkak Okuması Gereken Bir Yazı; Şehrin Hafızasını Canlı Tutmak ve Geleceğe Taşımak: Erzurum’daki Bazı İsimlerin Yaşatılması Üzerine
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalında Prof. Dr. Yavuz Aslan'ın önceki gün Erzurum üzerine kaleme aldığı bir yazıya rastladık ve yazıyı çok beğendiğimizden siz değerli Erzurumlu hemşerilerimizle paylaşmak istedik.
İşte Her Erzurumlunun muhakkak okuması gerektiğine inandığımız o yazı:
Her şehrin kendine has bir kimliği vardır.
Bu kimlik yalnız onun caddeleri, parkları, büyük alış veriş merkezleri, gelişmiş eğitim kurumları vs. ile oluşmaz.
Şehirler geçmiş soyut ve somut kültürel değerlerini geleceğe aktarabildiği ölçüde kendine özel bir kimliğe ulaşabilirler.
Bu kimliği oluşturan maddi ve manevi unsurları günümüze ve geleceğe aktarmak, o şehrin yönetici kadrolarının bir görevi olmasının yanı sıra o şehirde yaşayan herkesin sorumluluğudur.
Gelecek nesiller, geçmiş ve bugünden onlara ulaştırabildiğimiz maddi ve manevi değerlerle, kendi özlerini idrak edecek, kimlikleri ile bütünleşecek ve şehirler kimliklerini korurken onlar da kendi kimliklerini şehrin kimliği ile kaynaştıracaklardır.
Özellikle şehirlerin yönetici ve aydınlarının kendi şehirlerine karşı olan sorumluluk duygularının gereği olarak geçmişte kalmış, geçmişten bugüne ulaşmış ve günümüzde var olan o şehrin kültürel değerlerini geleceğe ulaştırmak ve onları kayıt altına almak gibi doğal görev ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
İşte bu sorumluluk ve bilinçle doğduğum ve yaşadığım şehir olan Erzurum’un geçmişte kalmış ve unutulmuş bazı özelliklerini “Erzurum'la paylaşmak, hatırlatmak ve şehrin belleğine katkıda bulunmak amacıyla aşağıdaki makaleyi kaleme alıyorum.
Bilindiği gibi Erzurum Milli Mücadele Tarihimizde oldukça önemli merkezlerden birisidir. I. Dünya Savaşı yıllarında yaşanılan iki yıllık işgal ve akabinde Ermeni çetelerinin katliamları henüz taze iken Osmanlı Devleti’nin imzalamak zorunda kaldığı Mondros Mütarekesi ile ülkenin dört bir yanı işgal edilmeye başlanmıştır. İşgal acısı ve tehlikesini çok yakından bilen Erzurum ahalisi ülkenin işgaline sessiz kalmamış ve yurdun herhangi bölgesinin işgalini Erzurum’un işgali gibi telakki etmiştir. Nitekim 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgali çeşitli ajanslardan ve resmi kanallardan haber alınır alınmaz Erzurum halkı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti öncülüğünde harekete geçmiş ve 18 Mayıs’ta Hükümet Konağı önünde bir miting düzenleyerek, bu işgali asla kabul etmeyeceklerini haykırarak, ABD Başkanı Wilson’a ve diğer İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları göndermişlerdi. Erzurum halkı ülkenin çeşitli bölgelerinin işgalini çok yakından takip etti. Erzurum’da çıkan ve Erzurum halkının düşüncelerine tercüman olan Albayrak gazetesi “Vilâyat-ı Şarkıye Ermenistan Olamaz!” ve “Türk Varlığından Ayrılık Kabul Etmeyen Vatan Bucaklarından: İzmir, Adana, Maraş, Urfa, Ayıntab” özdeyişlerini hemen her nüshasında kullanırken işgale uğrayan her vatan köşesinin sıkıntılarını kendi derdi olarak gördü. Bir taraftan Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum)’deki Ermeni katliamlarını dile getirerek, burada yaşayan Türklerin haklarını savundu ve halkı uyararak onları büyüyen tehlikeler karşısında birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeye teşvik etti, diğer taraftan İzmir, Adana, Urfa, Maraş, Antep ve Aydın’ın işgalleri karşısında en büyük tepkiyi gösterdi. Devamlı olarak manşetten aşağıdaki sloganı kullandı:
“Vatan tûbasında mukaddes bir dal
Şarkî Anadolu, İslam ocağı,
Ellere verilmez canan kucağı.
Adana, Urfa’yı unutmak muhal,
Hatırdan çıkar mı Maraş illeri. Bu sloganda 116. sayıdan itibaren işgalden kurtulan Maraş’ın yerini Aydın aldı. Çünkü Erzurum halkının ve onun sözcüsü Albayrak gazetesinin davası bütün vatandı. Mücadelesini, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünü savunmak ve işgaller karşısında Türk milletini uyarmak üzerine yapmaktaydı. Milli Mücadele boyunca Erzurum halkı işgalleri protesto etmeyi sürdürdü ve her işgal edilen Türk toprağının acısını yüreğinde derinden yaşadı. İzmir, Aydın, Maraş, Adana, Urfa vs. yerlerin işgalleri sadece protesto edilmekle yetinilmedi, bu olayların canlı tutulması ve unutulmaması için özel çaba gösterildi.
Bu anlamda Erzurum Vilayet İdare Meclisi 15. Kolordu Komutanlığının teklifi ile toplanarak, işgal edilen şehirlerin hatıralarının “ezhan-ı millide ebediyen muhafazasını” sağlamak için; Erzurum’un mesire alanlarından olan Köşk Bahçesi’nin adının “Aydın Bahçesi” ve İbret Yeri olan Belediye Bahçesi’nin adının ise “Maraş Bahçesi” olmasını ve ayrıca Ilıca kaplıcalarından “harareti haiz” olanının “Maraş”, diğerinin ise “Aydın Ilıcası” olarak adlandırılmasını kabul etti.
Yani Şubat 1920 tarihinde Erzurum’da İl İdare Meclisinin aldığı bu kararla işgal altında bulunan Türk vatanının mümtaz şehirlerinden Aydın ve Maraş’ın isimleri Erzurum’da bahçe ve kaplıcalara verilerek genelde Türk milletinin özelde ise Erzurum halkının zihninde ebedileştiriliyordu.
Ayrıca Albayrak gazetesi işgallere tepki olarak gazetenin çıkış yeri olan Erzurum’u “Yüce Yurt” olarak adlandırmış ve 78. sayıdan kapanıncaya kadar Erzurum için “Yüce Yurt” vasıflandırmasını yapmıştır.
Bunların dışında yukarıda adı geçen “İbret Yeri” ismi de çok önemlidir ve yaşatılmalıdır.
3 Ocak 1920 Cuma günü 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın teklif ve yardımları ile Erzurum Millet Bahçesi’ndeki gazino, tiyatro haline getirilmiş ve İbret Yeri olarak adlandırılmıştır. Burada ilk olarak “Erzurum’da Ermeni Faciaları” isimli drama sahnelenmiş, daha sonraları Antep, Maraş mücadeleleri ve İstanbul işgal felaketini konu alan piyesler sahneye konularak Erzurum halkının milli duygularına tercüman olunmuştur.
Bir diğer konu da Kavak Kapısı ile ilgilidir. Erzurum şehrinin dışa açılan kapılarından İstanbul, Harput ve Kars Kapıları buralardan çıkıldıktan sonra gidilecek şehirleri izafeten isimlendirilmiştir. Ancak Kavak Kapı’nın adlandırılmasında böyle bir gaye veya başka bir sebep görülmediğinden 15. Kolordu Komutanlığının konuya dikkat çekmesi üzerine Kavak Kapısı’na “Ardahan Kapısı” ismi verilmesi uygun görülmüştür.
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar çerçevesinde “Ya istiklal, ya ölüm!” parolası ile verilen büyük mücadele sonucunda vatanın birçok köşesi işgallerden kurtarıldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu ve milletin istiklali sağlandı. Bu mutlu sonuca çok büyük acılar çekilerek, binlerce can verilerek ve çok büyük bedeller ödenerek kavuşuldu. Bu durumun idrak edilmesi ve hatırda tutulması Türk milletinin geleceği açısından oldukça önemlidir. O günleri unutturmamak, yaşanan acı ve felaketleri gelecek nesillerimizin zihninde canlı tutmak her Türk vatandaşının özellikle Türk tarihçilerinin en kutsal görevlerindendir.
Büyük Türk devlet adamı, şair ve yazarı olan, işgal günlerinde Fransız Generali Franchet d'Espèrey’ın İstanbul’a bir fatih edası ile girmesini Hadisat gazetesindeki “Kara Gün” yazısı ile çok sert bir şekilde eleştiren Süleyman Nazif, daha sonraki yıllarda bir gazetede yayımlanan röportajında; İstanbul’un işgal yıllarında çekmiş olduğu acıları, yaşamış olduğu felaketleri Türk halkının gelecek nesillerine aktarmayan, Türk gençlerini bilinçlendirmeyen Türk tarihçilerinin “Tarih Mahkemesi”nde yargılanarak idam edilmesi gerektiğini söylemişti.
Bu bilinçle bir Türk tarihçisi ve her vatan meselesinin kalbi olan Yüce Yurt Erzurum’un bir evladı olarak, 1920’de Erzurum Vilayeti İdare Meclisinin aldığı kararların bugün hayata geçirilmesi ve yukarıda belirtmiş olduğum diğer isimlerin de yaşatılmasının şehrimizin hafızası ve kimliği açısından çok önemli olduğu kanaatini taşımaktayım.
Bütün Erzurumluların da destekleyeceği umuduyla aşağıdaki tekliflerimi başta Erzurum Valiliği, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü olmak üzere Erzurum’un yönetici ve ilgililerinin dikkatine saygıyla sunuyorum:
1- Köşk Aile Çay Bahçesi’nin adının “Aydın Köşk Aile Çay Bahçesi” olarak değiştirilmesi.
2- Bugün artık mevcut olmayan “İbret Yeri olan Belediye Bahçesi”nin anısına Erzurum’daki parklardan birisinin “Maraş Bahçesi” olarak adlandırılması.
3- Aziziye Belediyesine ait olan Ilıca Kaplıcalarından “harareti haiz”(daha sıcak) olanının “Maraş Ilıcası”, diğerinin ise “Aydın Ilıcası” olarak isimlendirilmesi.
4- “Yüce Yurt” kavramının canlı tutulması ve gelecek nesillere aktarılması için Atatürk Üniversitesi Kampüsü’nün “Atatürk Üniversitesi Yüce Yurt Kampüsü” olarak isimlendirilmesi.
5- Birkaç yıl önce yanan Erzurum Devlet Tiyatrosu binasının yerine yapılacak olan yeni tiyatro binasının isminin “İbret Yeri” olarak belirlenmesi.
6- Uzun süredir kullanılan Kavak Kapısı adının Erzurum halkının belleğine yerleşmiş olmasından dolayı bu adın değiştirilmesine olumlu bakmamakla birlikte, Ardahan Kapısı adının da bir şekilde yaşatılması.
Makamı Vilayetten
Aydın ve Maraş şehirlerinin mukaddesât-ı milliye uğruna hemen ve kâmilen denecek derecede düşmanlarımız tarafından mahv ve tebâh olması bu iki şehir hâtırâtının ezhân-ı millîde ebediyen muhafazasını mûcib hadiselerden olduğu nazar-ı dikkate alınarak Erzurum’da Köşk denilen mesirenin Aydın Bahçesi ve elyevm İbret Yeri olan Belediye Bahçesi’nin de Maraş Bahçesi ve Ilıca kaplıcalarından en ziyade harâreti hâiz olan kısmının Maraş ve diğerinin Aydın ılıcası nâmlarıyla tevsimi Onbeşinci Kolordu Kumandanlığının iş’ârı üzerine Meclis-i İdâre-i Vilayetçe tensip edilmiştir.
Albayrak, Sayı:70, 23 Şubat 336
Erzurum
14.02.2025