PROF. DR. ÖMER ÇOMAKLI YARDIMCINIZ VE DANIŞMANINIZ EMRE YAYLALI´NIN TARAF GAZETESİ´NDE KÖŞE YAZARLIĞI YAPTIĞINI BİLİYORMUYDUNUZ?

PROF. DR. ÖMER ÇOMAKLI YARDIMCINIZ VE DANIŞMANINIZ EMRE YAYLALI´NIN TARAF GAZETESİ´NDE KÖŞE YAZARLIĞI YAPTIĞINI BİLİYORMUYDUNUZ?

PROF. DR. ÖMER ÇOMAKLI YARDIMCINIZ VE DANIŞMANINIZ EMRE YAYLALI´NIN TARAF GAZETESİ´NDE KÖŞE YAZARLIĞI YAPTIĞINI BİLİYORMUYDUNUZ?

 

 

15 Temmuz 2016 Hain FETÖ Darbe girişiminin hemen ardından günler sonra Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Ömer Çomaklı´nın görevi devir aldığı günden itibaren FETÖCÜLERLE yapmış olduğu mücadele takdire şayandır. Halen Atatürk Üniversitesi bünyesinde bulunan kripto Fetöcülerle amansız savaş veren Rektör Ömer Çomaklı, Atatürk Üniversitesi bünyesinde bulunan kamufle olmuş Fetöcüleri Adalete teslim etmek için çalışmalarını sürdürdüğünü hem biz, hem Akademisyenler, hem de tüm şehir olarak biliyoruz.

Ama önceki gün elimize ulaşan 2010 yılında kaleme alınmış bugünkü Atatürk Üniversitesi Rektör yardımcısı ve Rektör danışmanlığı görevini yürüten Emre Yaylalı´ya ait olduğu iddia edilen "HUKUKİ YANSIMALAR VE GERÇEKLER" başlığıyla kaleme alınan yazının 15 Temmuz Hain Darbe girişiminin ardından kapatılan ve Fetö´nün medya yapılanmasının bir ayağı olarak bilinen TARAF GAZETESİ´nde olması garibimize gitti.

Emre Yaylalı´yı, Atatürk Üniversitesi Rektör yardımcılığı ve Rektör danışmanlığından önce de Erzurum Büyükşehir Belediye´sinde Kültür Daire Başkanlığı görevinden tanımaktayız. Biliyor ve inanıyoruz ki, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Sekmen´de FETÖ ile mücadele noktasında en az Atatürk Üniversitesi Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ömer Çomaklı kadar hassastır.

Su-i Zan Etmekten Allah´a sığınırız.

Elimize ulaşan ve 2010 yılında Taraf Gazetesinde EMRE YAYLALI İmzası ile yayınlanan köşe yazısında fotoğrafa rastlamadık. Belki de bir İsim benzerliğidir. Gönlümüz de isim benzerliği olmasından yanadır. Ama şayet isim benzerliği değil de 2010 yılında Taraf Gazetesi´nde köşe yazısının yayınlandığı iddia edilen Emre Yaylalı bizim tanıdığımız Emre Yaylalı ise inanmak istiyoruz ki, Taraf Gazetesi´nin misyon ve vizyonundan haberi yoktu. Kendi alanı olan Hukuki bir yazı yayınlamıştır diye düşünüyoruz. Ama ne olursa olsun bu Emre Yaylalı bizim Emre Yaylalı ise misyonu ve vizyonu Fetö terör örgütünün medya yapılanması olarak bilinen Taraf Gazetesi´nde 2010 yılında köşe yazısının yayınlanması kendisini Erzurum Büyükşehir Belediyesinde Daire Başkanlığı ve akabinde şehrimizin kalbi olarak bilinen Atatürk Üniversitesi´nde Rektör yardımcılığı ve Rektör danışmanlığı görevine getiren bu şehre Emre Yaylalı´nın bir özür borcu olduğunu doğurur.

Aşağıda Emre Yaylalı´ya ait olduğu iddia edilen 2010 yılında Fetö´nün medya yapılanması olarak bilinen TARAF GAZETESİ´nde yayınlanan "HUKUKİ YANSIMALAR VE GERÇEKLER" başlıklı yazıyı siz değerli okurlarımızla paylaşıyor ve Emre Yaylalı´nın bu şehre bir özür borcu´nun olup olmadığını siz değerli okurlarımızın ve şehrimizin üst düzey yetkililerinin takdirine bırakıyoruz.

İŞTE EMRE YAYLALI´YA AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN TARAF GAZETESİNDE YAYINLANAN O KÖŞE YAZISI:

EMRE YAYLALI: Adalette hatanın telafisi ve mazereti yoktur? bu sebeple hiçbir gerekçe adalet dağıtanların hukukun dışına çıkmasını mazur gösteremez.

Son günlerde ülkemizde yaşanan olaylar ve bu olaylar ile ilgili olarak ortaya çıkan yorumlara bakıldığında, belirleyici olanın hukuk müktesebatımız değil de, ideolojik yaklaşımlar olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Yapılması gereken tartışma, usul tartışması olmalıdır? çünkü Erzincan Başsavcısı´na isnat edilen suçlarla ilgili olarak Erzurum özel yetkili savcılarının hazırladığı soruşturma dosyası hakkında kimsenin bilgi sahibi olmadığı açıktır. Soruşturma dosyasını hazırlayan özel yetkili savcının mahkemeye sunduğu deliller ve tutuklama talebi yetkili hâkim tarafından incelenip, CMK´nın aradığı tutuklama sebepleri doğrultusunda karar verilmiştir. Dolayısıyla, Erzincan Başsavcısı´nın suçluluğu veya suçsuzluğu hakkında fikir beyan etmek peşin hüküm niteliğinde olacaktır. 

Erzincan Şanal´ın yetki alanında 

Şüpheli İlhan Cihaner 2 Temmuz 2007 günü HSYK tarafından Erzincan Başsavcılığı görevine atamıştır. 2007 yılı kasım ayı içinde İsmailağa cemaati soruşturması, bir kadının ?Cemaat üyesi kocam beni dövüyor? şikâyeti ile başlamış ve daha sonra bu soruşturma Türkiye´yi kapsayacak şekilde bazı cemaatlere yönelik terör örgütü soruşturmasına dönüşmüştür. Bu noktada Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal, 10 Mart 2009 günü Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdiği yazı ile ihbar üzerine ayrı bir soruşturma başlattıklarını ve ellerindeki dosyanın kendi görev alanında olduğunu bildirmiştir. Gerçekten de Erzurum´da kurulmuş olan özel yetkili mahkemenin yetkisi Erzincan sınırlarını da kapsamakta ve soruşturma da özel yetkili mahkemenin görev sınırına girmektedir. 

Hâkimler ve Savcılar Kanunu´nun 90. maddesi uyarınca, haklarında son soruşturma açılmasına karar verilen birinci sınıfa ayrılmış Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtay´ın görevli ceza dairesinde görülür. Kanunun anılan hükmünden de anlaşılacağı gibi muhakeme aşaması Yargıtay´da yapılacaktır. Buna karşılık ilk soruşturma aşamasında soruşturma dosyasını hazırlamak görevi özel yetkili savcılarındır. Kanun koyucu birinci sınıf hâkim ve savcıların görevleriyle ilgili işlediği iddia olunan suçlar açısından ilk soruşturmanın yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı´nın izin vermesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Ancak somut olayda karşımıza çıkan örgütlü suçların da içinde olduğu ?katalog suçlar? bakımından bakanlığın iznine gerek yoktur. Yani bu suçlar birinci sınıf hâkim ve savcılarca işlenirse, CMK 251. maddesine göre özel yetkili savcılar soruşturma yapacaktır. Yargıtay 5.Ceza Dairesi´nin 2009/5 sayılı kararında ?Bu suçlar (katalog suçlar) görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır? açıklamasında belirttiği gibi Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılarının, Erzincan Başsavcısı hakkında yapmış oldukları soruşturmada yetkili oldukları açıktır. 

HSYK da hukuksuz 

İrdelenmesi gereken diğer bir husus da HSYK´nın soruşturmayı yürüten özel yetkili savcıları görevden uzaklaştırmasıdır. HSYK, Erzurum Özel Yetkili Savcılarının yaptığı soruşturmanın usûl ve kanuna uygun olup olmadığını araştırma ve soruşturmaya bile gerek görmeden karar vermiştir. Oysa hâkim ve savcıların görevlerinden dolayı bir suç işleyip işlemediklerini soruşturmak, Anayasa´nın

144. maddesi uyarınca, Adalet Bakanlığı´nın iznine bağlıdır. Adalet Bakanlığı gerekli görür ise adalet müfettişleri inceleme yapar ve inceleme sonucunda hazırlanan rapordan sonra HSYK karar verebilir. Dolayısıyla Erzurum Özel Yetkili Savcılarıyla ilgili HSYK´nın vermiş olduğu karar hukuka aykırı ve keyfi nitelik taşımaktadır.

Adalet tanrıçası neye kör 

Adaletin telafisi ve mazereti yoktur? bu sebeple hiçbir gerekçe adalet dağıtanların adalet ve hukukun dışına çıkmasını mazur ve makul gösteremez. Hâkim ve savcılar hiçbir biçimde önlerindeki uyuşmazlığın taraflarını, kimlik özelliklerini, siyasi düşüncelerini, değer yargılarını dikkate alarak hareket edemez? adaletin sembolü olan kadının gözlerinin kapalı olmasının anlamı budur.

Unutulmamalıdır ki, prensipler konulara ve şahıslara göre değişir ise demokrat kimliğinden ve hakkaniyetten bahsetmek mümkün değildir. 

Hukuk bilminde ve uygulamasında dürüst yorum farkları her zaman görülebilir. Ancak bugün belli bir kesimin belli siyasal amaçlar doğrultusunda hukuk kurallarını çarptırma gayretine karşı sessiz kalınırsa, yarın başka bir kesimin bambaşka amaçları uğruna o kuralları çiğnemesine karşı söyleyecek sözümüz olmaz. Hukuk, herkes için her zaman gereklidir. 

 /resimler/2019-12/25/1255108034271.jpg