Aynı toprağın, inancın, hatta aynı annenin kucağından birbirine ayrıştırılan bir ötekileştirme ?
Açlıkta, yoklukta, yoksulluk ve kimsesizlikte aynı kaderi yaşama mecburiyetlerine ragmen?Kaderlerine haşa ilah gibi sirayet etmeye çalışan liderlerin, yöneticilerin, fikir ve düşüncelerin, zihniyetlerin yemek öncesinde sofralarında çeşit çeşit meze olmaya çalışılan bir ayrışma?
Evladı olmayıp, evlad hassasiyetinden bihaber yaşayanların ve evlatlarını tuzu kuru yaşatıp, evladını kendi gözünden bile sakınıp koruyanların maniple ve yönetmesi ile figure ettiği bir kavga ve kaos?
Cehalet ve taasubiyete sürükleyip, açlık ve fukaralığa mahkum edip, inanç ve düşüncelerine ket vurup, hesapsız yürekleri ve samimiyetleri, emekleri üzerinden kendilerine saltanat kuranların koyun, sürü, statüsünde görüp ayrılığa güdülemeye çalıştığı bir kutuplaşma?
Nerdeyse farklı kan guruplarına bile kutsaliyet ve üstünlük atfederek , ellerinden gelse insanları moleküllere, atomlara bile ayrıştırabilecek kan ve organik ırkçıların tahlil ve teşhisi ile tedavi edilmeye çalışılan bir salgın hastalık?
Aynı inancın mensubu, akraba ailenin evladı olan insanları; Namlunun ucunda ve tetiğin üstünde hasımane ortak kadere sürüklebilen bir labirent?.
Binlerce yıl tarihte birlikte yaşamış aynı ALLAH?A inanan, aynı KIBLEY?e yönelen aynı PEYGAMBERİN izinde aynı KUR-AN?ı hatmeden; etle tırnak olmuş bir milletin arasına etnik,dini ,mezhebi ve kültürel özellikleri doğrultusunda fitneyi yeşerten ve yine benzer kutsal değerler etrafında bir biriyle ötekileştiren , kan, gözyaşı, kin ve öfke tohumları ile birbirinden koparılmaya çalışılan ?CI? cı ?CÜ? cülerin kardeş kavgası.
Yaratılanların en şereflisi eşrefi mahluku insanlıktan uzaklaştıran,iffet ve haysiyetten zillete sürükleyen insanlığa hasret bırakan, bir ağacın dalları olan bir milleti dalından koparan kan davası.
Kimi iktidarını devam ettirebilmek, kimi iktidar olabilmek, kimi muhalefetteki varlığını devam ettirebilmek, kimi bölebilmek için, kimi koltuklarını koruyabilmek, kimi akan kan ve göz yaşı üzerinden şahsi ve siyasi emellerine ulaşabilmek, kimi sömürebilmek, kimi hunharca katledebilmek için, kimi yönetebilmek, kimi yok edebilmek, kimi kontrol edip ezebilmek için bir milletin içinde yeşertilmeye, koparılmaya çalışılan bir tufan?
Yüce Allah tarafından gerek yer altı gerekse yer üstü zenginlikleri ve kaynakları ile özellikli kılınan,İslam çoğrafyasında çeşitli etnik ve mezhebi farklılıkları bahane kılarak dünyada akan kanın adının Müslüman soyadının Türk ,Kürt, Arap, Alevi, Sünni, Şii, vesaire olduğu bir fitne, tefrika, kin ve hasetle yaratıcısına ve birbirine nankörlük eden VE..! sözde biz Müslümanlar..!
Çatısı altında birlikte yaşadığımız ve temelleri ile kolonlarına dört elle sarıldığımız binanın, statiğini alt üst edercesine elimize tutuşdurulan ve bazı düşünce ve inanç kimliği anlamı yüklenen balyozlar ile temelleri alt üst edilen, kolonları parçalanmaya çalışılan ve uzaktan kumanda edenlerin değil çöken binanın altında ellerindeki balyozlarla Türkü ve Kürdü ile Alevisi, Sünnisi vesaire müslümanları ile aslında bizlerin kalacağı bir çöküş?
Güçlü olana zalimlik, haklı olana mazlumluk rolünün reva görüldüğü bir çağda?
Bizler bu kadar mı aptalız.! Bu kadarmı cahiliz.! Bu kadar mı safız ve biçareyiz.!
Belki günümüzde küresel dünyayı yeniden dizayn etme girişimlerini, genel olarak ?ayrıştırma?,?çatıştırma? ve ?bölme? politikaları üzerinden sömürmeye çalıştığı bu çoğrafyada.
Sistem temsilcisi devletler bölge ahalisini bu başlıklar altında ve çıkar çatışmaları doğrultusunda yönetmekte ve kontrol etmektedir.
Bunu yaparkende Birleşmiş milletler, Nato, Uluslar arası Mahkemeler, Kredi derecelendirme kuruluşları vesaire örgüt ve yapıları devreye sokulmakta, yazılı, görsel ve sosyal medya ve siyasi kuruluşları kullanılmaktadır.
Yine aynı devletler bölge Müslümanlarını çeşitli etnik ve dini unsurlara bölmek araya fitne, kin,kan, ve gözyaşı tohumlarını kan davasına dönüştürmek üzere çeşitli terör örgütlerini kurmakta, yönlendirmekte ve kullanmaktadır.
Bu tür terör örgütlerinin komuta kademesi aslında haçı boynundan çıkmamış Hıristiyanlığın,siyonizmin birer taşeronu ve mensubu olmalarına rağmen,
Adı Müslüman olan insanları çeşitl etnik ve dini unsurlara bölmek üzere Türkün, Kürdün, Alevisinin, Sünnisinin adına hüküm vermekte, birbirinin kanını dökmekte,kaderlerine sirayet ederek sözde özgürlük ve bağımsızlık ,insan hakları adına Müslümanları ayrıştırmanın ve ötekileştirmenin taşeronluğunu yapmakta,
Biz Müslümanlar olarak ise bu taşeronların maniplasyonu ile onlara biat edip birbirimizi insanlıktan uzaklaşmış bir hınç ve öfkeyle resmen yemekte, bitirmekteyiz.!
Aslında gerçek müsebbipler biz Müslümanlar değimliyiz, bölmek isteyenlere karşı bölünmeye çalışanlar olarak asıl kutuplaşmaya ,ayrışmaya, birbirimizi potansiyel suçluluğa sürükleyenler, Türkü- Kürdü, sağcısı- solcusu ,alevisi- sünnisi gibi vesaire unsurları olarak top yekun biz sözde Müslümanlar değimliyiz..!
Kendi etnik, dini ,sosyal ve kültürel farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmeyip, bir kilimi oluşturan desenler olarak değerlendirmeyip, özelliklerimiz üzerinden birbirimize bir üstünlük ve imtiyaz oluşturmaya çalışanlar biz Müslümanlar değimliyiz..!
Yıllarca birbirimizin özelliklerini aşağılayıp,hakir görüp, bir birimize ,değer ve özelliklerimizle rencide edecek boyutta alay edip değerlerimizi çeşitli Yahudi ve Hıristiyan doğmaları ile ayaklar altına alan biz Müslümanlar değimliyiz..!
Birbirimizin yaşantıları. cehaleti , davranışları, giyim ve kuşamı , konuşmaları ile alay edip fıkralar üreten,dillendiren, bir birini hakir ve hor görerek aşağılamaya,ezmeye çalışan, köleymiş gibi birbiri üzerinden rant ve sermaye elde etmeye çalışan, biz sözde Müslümanlar değimliyiz..!
Takva ve bilgide birbirimize üstün olmaya çalışmamız gerekliyken, bir eşref-i mahlukatı şirke sürükleyecek boyutta birbirine fiziksel, zihinsel, biyolojik,kültürel üstünlük iddiasını kin ,nefret ve öfkeyle birbirine kabul ettirmeye çalışan biz sözde Müslümanlar değilmiyiz..!
Kültürel,etnik, dini, sosyal kuruluşlar etrafında bölünmeye zemin hazırlayacak nitelikte partiler, dernekler,sendikalar,örgütler, vesaire taifelere rağbet edip, iyi kötü günde birlikte ağlayıp birlikte gülmesi, birlikte yaşayıp birlikte ölmesi ,aynı camide her rengi ile yan yana saf tutması gerekenler olarak birbirimize Allahın selamını çok gören, karşılaştığında yol değiştiren, camisini, avlusunu ayıran, iyi kötü gününden bihaber yaşayan biz sözde Müslümanlar değilmiyiz..!
Birbirimizi yaratılıştan potansiyel suçlu görüp, geçmişte atalarının yapmış oldukları suçlarla özdeşleştirip aynı potada suçlu değerlendirip, birbirimize seviyeli kalan, ayrışan ötekileşen,yardım elini uzatmayan biz sözde Müslümanlar değilmiyiz..!
Bir birimizi cahil bırakan, evlatlarımızı kendi saplantı ve hurefe bilgilerle taasubiyete sürükleyen , belli bölgelerde görev yapmaktan kaçan, insanını hakir ve hor gören,küçümseyen,değerlerini aşağılayan, onları cehalete mahküm ve mecbur bırakıp, açlık ve yoklukla imtihanına sebep olup terör guruplarının sermayesi olmasına dolaylı yoldanda olsa sebep olan biz sözde Müslümanlar değilmiyiz.!
Yılların ihmali,cehaleti,taassubiyeti ve hataları ile ayrışmanın,ötekileşmenin eşiğine gelmiş Müslümanlar olarak ;
Bazılarımızın ihanetle nitelendirdiği,bazılarının bir çıkış kapısı olarak gördüğü, bazılarının bir çözüm pratiği bazılarının ise özgürlük ve bağımsızlık yöntemi olarak değerlendirdiği ve maalesefki bir çoğunun siyasi ve şahsi hesaplar ve menfaatler adına değerlendirip konumlandırmaya çalıştığı ?AÇILIM POLİTİKALARI? ve izlenecek yol ve yöntemi problemi kendi içinde yaşayan insanlara haiz ve ait olmalıdır.
Müslümanlar arasında yaşanmış tarihsel ,kültürel ve sosyal olaylar neticesinde ortaya çıkan ayrışma ve ötekileşmeyi ortadan kaldıranda probleme sebep olanlar değil problemi yaşayanlardır.
Bu coğrafyadaki bazı sivil toplum kuruluşları, kitle iletişim araçları, yazarlar,sanatçılar, çizerler,düşünürler,aracılığı açılım politikalarına akil adam olarak anlam ve mana yüklemek eşyanın tabiatına aykırı olup,
Sırça köşklerde yaşayıp, açlık ve sefaletten anlamayan, hiçbir ırk-i ve fikr-i inanç ve temeli ve endişesi olmayanların, metropolde yaşayıp Anadoludaki insanların yaşam mücadelesine kendi zevk sefahat ve saltanatlarından ahkam kesen ,belirleyici olmaya çalışanların gayret ve özverileri ile iyi niyetlide olsalar bile çare olamayacakları önemli bir gerçektir.
Bir kısır döngü etrafında, günü birlik ve kısazaman aralıklı siyasi hedefler içerikli sürdürülmeye çalışılan Açılım Politikaları ile uluslararası taşeron bir örgüt olan, varlığını ve sürdürülebilirliliğini, devamlılığını, hayatiyetini öldürtmeye ve öldürmeye borçlu olan terror örgütlerinden silah bırakacağını beklemek ise safdillik ve basiretsizlik olup.!
Aslında problemin yaşandığı her bölgede ve ilde belki adı yıldızlaşmamış, fakat gerçekte bölgenin kanaat önderi niteliği taşıyan mütedeyin ve bölge halkı ile birebir iç içe yaşıyan insanların hadiseye dahil edilip insanları iyi ve kötü günde çeşitli etkinliklerle bir araya getirecek, herkesimi birbirine yakınlaştıracak bir ?MİLLİ MÜTAKABAT PROJESİNE? dönüştürülmesi elzemdir.
Bu projenin içerisinde toplumun her kesiminden ve hadiseyi özünde derinden sıkıntı olarak hisseden ve yaşayan kanaat önderlerinin, bölgede faaliyet gösteren bütün kamu ve sosyal kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin kendilerini bir araya getirerek değil de sıkıntıyı yaşayanları bir araya getirmek için çeşitli sosyal ,kültürel etkinliklere ve faaliyetlere dönüşmesi gerektiğini önemle belirtiyor.
Bölünmenin eşiğine gelmiş İnsanlar, Müslümanlar olarak bizi bölmek isteyenlere karşı ?YAVUZCA? Birbirimize karşı ise ?YUNUSCA? yaşamaya ve davranmaya zorunlu olduğumuzun önemle altını çiziyorum.
Son olarak PKK ne zaman mı? silah bırakır? : Ne zaman ki hangi kesimden olursa olsun millete doğrultulan namluların karşısına namluyu tutan kendi evladımızda olsa Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, Sağcısı, Solcusu vesaire unsurları olarak el ele birbirimiz için kendimizi siper edebilirsek silahlarda bırakılacak, millette, devlette bölünmeyecektir.! Vesselam.!
?BİRLİKTE RAHMET AYRILIKTA AZAP VARDIR? HZ MUHAMMET (s.a.v)
selam-saygı-dua
Ahmet Gökhan Yazıcı
ahmetgokhanyazici.net