Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, 6 muhalefet partisi liderinin uzlaştıkları metnin hayata geçirilmesi durumunda, teröristbaşı Abdullah Öcalan’a tahliye yolu açılacağını söyledi.
6 muhalefet partisi lideri, AK Parti’yi devirebilmek ve Türkiye’yi eski batık dönemine geri döndürmek için hayata geçirmek istedikleri maddeleri açıkladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın imzaladığı mutabakat metni, akıllara 90’ların dibe batmış Türkiye’sini getirdi.
Söz konusu metin, muhalif vatandaşların dahi tepkisine neden oldu. Ayrıca iktidara gelmek için izlenecek yol haritası ve ittifak planlaması olmaması da tepkilere neden oldu.
Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu söz konusu metnin tehlikesine dikkat çekti.
Karahasanoğlu’nun bugünkü, “Meral Akşener: Apo’yu tahliye edeceğiz!” başlıklı yazısı şu şekilde:
Başlığı iddialı bulabilirsiniz.
Uzlaştıkları metini hayata geçirirlerse, yaşanacağından hiç kuşku duymayacağım o sonucun, 6 partiden sadece birisine mal edilmesine karşı çıkabilirsiniz..
“Henüz ortada bir şey yok, iki sene sonrasının kehanetine gerek yok” diyebilirsiniz..
Ama bizim vazifemiz, tecrübelerimizden yola çıkarak, nelerin yaşanabileceğini sizlere aktarmak..
Satır aralarından neticeleri tahmin etmek..
Planları deşifre etmek.
Bu çerçevede diyorum ki..
6 partinin dün imzaladığı mutabakat metni hayata geçirilirse..
Gelecek Partili Sefer Üstün’e düşen mutabakat metni bölümündeki “Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile uyumlu kararlar alınmasını ve bu mahkemeler tarafından verilen kararların derhal uygulanmasını sağlayacak düzenlemeler yapacağız” ifadesi gerçekleşecek olursa..
Nasıl ki Norveç’te 77 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik, 10 yılda “Şartlı tahliye” talep edebildi ve bu şu an bu isteği ciddi ciddi mahkeme tarafından inceleniyor ise..
Teröristbaşı Apo da.
Şartlı tahliye isteyecek.. Ve büyük ihtimalle AİHM, Apo cezaevinde 25. yılını doldurduğunda, teröristbaşının bu talebini, biz yanlış da bulsak kabul edecek..
Eğer 6 partinin mutabakat metni hayata geçirilirse..
Yani bugünkü sistemi değiştirirseniz.. AİHM kararlarının otomatik uygulanacağı kuralını getirirseniz..
AİHM tahliye kararı verdiği günün ertesinde, bir bakarsınız, teröristbaşı Apo serbest kalmış...
Ben hatırlatayım..
Sonra, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Ben hukukçu değilim ki. Böyle bir sonuç doğacağını vatanperver birisi bize hatırlatsaydı, böyle bir tuzağa düşmezdik” demesin..
Tayyip Erdoğan’a “Sakın ha sakın” diye ikaz ettiği tahliyeyi, birileri Meral Akşener eli ile hayata geçirmesin..
Kısaca belirteyim.
Bugünkü sistemde de, AİHM kararlarının büyük çoğunluğuna uyuyoruz.
Ama iki-üç tane de olsa..
Batı toplumları ile Türk toplumu arasındaki farklılıklardan kaynaklı.
Onların anlayamadığı veya anlamak istemediği hassasiyetlerden kaynaklı AİHM kararları var ise.
Onları da, kanuni bir zorunluluk olmadığı için, uygulamıyoruz. Tazminatla geçiştiriyoruz..
Ama 6 partinin mutabakat metninde öngörülen değişiklik yapılırsa, artık AİHM kararının yerel mahkemelerce incelenmesine bile gerek kalmaksızın, onların verdiği tahliye kararını, burdaki mahkemeler otomatik uygulayacaklar demektir..
Bu da..
Teröristbaşı Apo’nun tahliyesi demektir..
Onun için diyorum ki..
“AİHM’in verdiği kararların derhal uygulanması”nın anlamı budur.
Mutabakat metnine imza atan herkes, “AİHM’in vereceği kararı, hemen uygulayacağız” demiş olur..
Bu anlamda, Meral Akşener’in gerçekte söylemediği, ama mutabakat metnine imza atarak söylemiş olduğu cümleyi, başlıkta kendisine dedirtmiş oldum..
İtiraz ediyorsa, o mutabakat metnindeki imzasını geri çeksin..
Geçelim mutabakat metnindeki diğer maddelere..
Dünkü mutabakat metninin açıklanması törenine girişi CHP adına Muharrem Erkek yaptı.
Erkek, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ önerimizle ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni sona erdirirken geçmişe dönmüyoruz” demiş.
Bu tür konularda “erkek-kadın” ayrımı yapmam ama..
Kabul etmemiz gerekir ki, fiziki güçlerinden de kaynaklı olsa gerek, erkeklerin sözlerinde daha dirençli olması gerektiğine yönelik birçok atasözümüz var..
Bu açıdan hatırlatayım, o cümleyi, soyadı “Erkek” olmayan birisine söyletseydiniz bari..
Cumhurbaşkanın görev süresini, eskisi gibi 5 yıldan 7 yıla çıkarıyorsunuz..
Çoklu baro sisteminden, tekrar “Tek Parti” dönemi gibi, tekli baro sistemine dönüyorsunuz..
Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği yasa için getirilen nitelikli çoğunluk şartını eski haline döndürüyorsunuz..
Cumhurbaşkanı seçilen kişinin eskisi gibi varsa partisi ile ilişiğinin kesileceğini belirtiyorsunuz..
Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensoru vermeyi, eskisi gibi tekrar getiriyorsunuz..
Daha sayayım mı?
Sonra da diyorsunuz ki, “Eski sisteme dönmüyoruz.”
Siz hangi sisteme döndüğünüzün bile farkında değilsiniz!
Esas vehamet de, aslında bu..
Bir yerlerde kotarılan bir metin, önünüze konulmuş.
6 partinin lideri de imzalamış..
Neyi imzaladıklarının bile farkında değiller..
Diyorlar ki: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.”
Eee, ne yapalım yani?
Cumhurbaşkanlığı sisteminden önceki parlamenter sistem de, 12 Eylül darbesinin olağanüstü şartlarında yapılmıştı..
Üstelik önceki sistem, 12 Eylül darbecilerinin başardıkları” (!) yönetime silah zoru ile el koyma sonrasında, o darbeciler tarafından hazırlanan sistem idi.
2017’deki ise, başarısız darbe sonrasında, darbeyi yapanların değil, darbeyi bastıranların yaptıkları sistem idi.
Biliyorum, ben ince ayrıntıları ile ne anlatsam..
Bunlar, önlerine konulan metni gözden geçirmeye bile teşebbüs edemeyecekler.
Çünkü onlara böyle bir yetki verilmiş değil.. Birileri hazırlamış.. Önlerine koymuş..
Yoksa..
“Cumhurbaşkanlığı sistemi çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri yok sayılarak getirilmiştir. Üniversitelerdeki anayasa kürsüleri ve barolarla müzakere edilmeden kabul edilmiştir” ifadesini kullananlara sorsam:
12 Eylül darbecileri, üniversitelerin anayasa hukuku kürsüleri ile uzlaşma halinde mi, zaman zaman sizin de itiraz ettiğiniz o parlamenter sistemi getirdiler..
Darbeciler, 12 Eylül anayasasını hazırlarken, barolarla müzakere mi etmişlerdi?
Cumhurbaşkanlığı sistemi, hiç mi olmasın, özgür bir ortamda, kıran kıran propagandaların yapıldığı bir ortamda, halkın oyuna sunuldu..
12 Eylül darbe anayasasının nasıl halk oyuna sunulduğunu ise, hepimiz biliyoruz..
Ve bir başka ayrıntıyı da hatırlatayım..
“Anayasa kürsülerine sorun” demek, barolarala müzakere edin” demek nedir?
Tam da vesayet rejiminin tekrar hakim kılınması demektir..
Millet karşımızda duruyor iken. Biz üniversitelere ne soracağız? Barolara ne soracağız..
6 parti liderine bu soruyu yöneltiyorum ama..
Gerçekten Milli Görüş çizgisinde iken vesayet rejimine karşı çıkan Temel Karamollaoğlu’na, Ahmet Davutoğlu’na ve Ali Babacan’a özellikle hatırlatmış olayım:
“CHP’ye yanaşır yanaşmaz, bakın nasıl vesayetçi olmuşsunuz!”
KAYNAK: YENİAKİT
Erzurum
24.11.2024