HÜZÜN VE UMUT
Eriyor sanki ruhum. İçin için kendiliğinden yok oluyor, tükeniyor içimdeki yaşama duyulan özlem.
Hayata savrulan hayaller, perişan olan düşler ve yorgun düşen yokluklar...
Dinmiyor, hiçbir söz teselli vermiyor günden güne yok olmaya mahkum olan ruhun direnmesi için.
İçselleştirilmiş hayat kalıntılarının topluca saldırısını yaşıyor belki de.
Nasıl başa çıkılabilir ki bu karşı konulmaz büyüklükteki hüzün sarmaşığıyla?
Her an kaplıyor bütün benliği, çember içine alıyor, bunaltıyor.
Sonra yine aynı tezatlık uyanıyor şafakta. Göz açıyor güneş ışınlarının dokunduğu her yerde.
Bir umut ışığı saçılıyor evrene; özgürlüğe kavuşmak istercesine bulut yığınlarından kendini bırakan yağmur damlaları gibi. Yeşermeye yüz tutuyor toprakla buluştuğu her yerde.
Bir ufacık dokunuş oluyor okyanus ferahlığının getirdiği.
Sonra çığ gibi büyüyor ve dağılıyor?
Geceleyin gökyüzünde güneşin doğacağını müjdelemek için ay ve sonsuz sayıda yıldızın beklemesi gibi umut da kapı eşiğinde bekliyor öylece.
Erzurum
22.11.2024