Kıymetli Dostlarım,
Öncelikle Cumanızı kutlar, bu mübarek günün, var olan onur ve şerefinizi çoğaltarak devam ettirmesini, ayrıca da zulme uğramış tüm mazlumlara, zalimler karşısında mutlak galibiyet getirmesini, YÜCE ALLAH´tan diliyorum.
Peş peşe gelen şehit haberlerinden dolayı hepimizin sinirleri gergin, kızgınlığımız ise hat safhada...
Birkaç gündür bu konuları düşünürken beni en çok şunun sinirlendirdiğini gözlemledim; polisimizi, askerimizi, vatandaşımızı şehit eden teröristler genelde yapılan operasyonlarda çok fazla oranda sağ ele geçiriliyorlar (ölen birkaçı hariç).
Söyleyeceklerimin yanlış anlaşılmamasını isterim. Asla yargısız infazdan yana değilim. Ancak haberlerden devamlı dinliyoruz; ?Teröristlerle girilen çatışmada şu kadar asker, polis şehit oldu, şu kadar terörist sağ yakalandı.? diye...
Lütfen kimse kusura bakmasın,ancak bu işi benim aklım almıyor. Teröristle bile çatışırken ?acaba hakkımda dava açılır mı?Acaba meslekten atılır mıyım? Ya da daha kötüsü cezaevine girer miyim? Ben cezaevine girersem çocuklarıma dışarıda kim bakar?? korkusuyla hareket eden kolluk kuvvetlerinin, şehit vermelerini beklemekten başka çaremiz yok galiba.
Muhalefet partilerinin hepsinin karşı olmasına rağmen, kanunlaşan iç güvenlik yasasının, kendisine sağladığı avantajları bile kullanamayan polisimiz ve askerimiz var. Çünkü onlarda şunu çok iyi biliyor ki; çatışma da bir terörist bile ölse savcılık genelde ilgili devlet görevlileri hakkında dava açıyor. Bu davaların büyük çoğunluğu beraat ile bitse de maalesef ki bazıları da ceza ile neticelenebiliyor (Ceza ile sonuçlanan bu davalar ise kolluk kuvvetlerinin kalbine yukarı da saymış olduğum endişeleri düşürmeye yetiyor.).
Bence kolluk kuvvetlerinin elini rahatlatacak net görev ve yetki tanımlamaları yapılmalıdır. Aynı Amerika´da olduğu gibi; ?Elinde silah, bıçak ya da bunlar gibi herhangi bir saldırı aracı bulunan ve bunlarla kolluk kuvvetlerine karşı bir hamle yapan kişi, ilgili görevli tarafından emir beklemeksizin etkisiz hale getirilir ve görevini yapan memur hakkında hiçbir suretle tahkikat yapılamaz.? diye bir madde büyük harflerle mevzuatlara ve T.C.K.´na eklenmelidir.
Yakın tarihte, hepimizin gördüğü gibi maalesef ki bütün savcılar, TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devleti´nin savcısı değilmiş. Bu sebeple teröriste karşı yasal müdafaa hakkını kullanan kolluk kuvvetlerine yukarıda belirttiğim gibi savcıların dahi dava açma yetkisi olmamalıdır. Gazetelerde çıkan üç-beş yazının, televizyonlarda yayınlanan üç-beş haberin etkisiyle teröristlerle çatışmaya giren her devlet görevlisine dava açan savcılar,bence şunu asla unutmamalıdır; gözyaşlarıyla ödenmiş olan bedeller, tuzlu suyla geri verilemezler (Polislerin ve askerlerin haklarında açılan her gereksiz davada yakınları gözyaşlarıyla bedel ödüyorlar. Akıttıkları gözyaşını yukarıda söylediğim gibi suyu tuzla karıştırarak geri verip ödeyemeyiz.).
Televizyondan her şehit haberi aldığımızda üzüntünün yanında vatandaşlarımız bir de ürperti yaşıyorlar. Çünkü ölümün yüzü soğuktur. Onları şehit edenler ise gözaltına alındı diye okuyunca veya dinleyince bunun caydırıcılığı ise yok denecek kadar az oluyor.
Dünya´da değişmeyen bir kural vardır; caydırıcı olmak istiyorsan, koluna vuranın kolunu kopar, kafana vuranın kafasını kopar. Bu milattan önceki çağlarda yaşayan atalarımız içinde böyleydi, şu anda da böyle. Süslü laflarla kendimizi kandırmanın, hümanist psikolojiden dem vurmanın alemi yok (Şehit haberleriyle bu milletin canını yakanların, operasyonlarda görevlilerce canlarının alınmasının en doğru seçenek olduğu artık görülmelidir.)
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER