Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen ve yalnızca üst düzey bürokrasiye 30 bin liralık seyyanen artış öngören düzenleme, teknik bir maaş ayarlamasından çok daha fazlasını anlatıyor.
Bu karar, Türkiye’de uzun zamandır sezilen ama artık saklanamayan yeni bir kamu düzenini gözler önüne serdi: neo-feodal devlet düzenini.
Evet, yanlış okumadınız. Modern bir feodalite…
Üstelik, Orta Çağ’daki gibi surlarla çevrili kalelerde değil; yönetmeliklerde, bütçe kalemlerinde, unvan zincirlerinde, kapalı kapılar ardında alınan kararlarda büyüyen bir feodalite.
Aynı Gemideyiz Diyorlar Ama Aynı Güverte Değil
Düzenlemeye bakıyoruz:
Genel müdürler, kurum başkanları, müfettişler, merkez teşkilatı uzmanları, büyükelçiler…
Tamam da, bu ülkenin öğretmeni?
Gece nöbetindeki hemşiresi?
Taşradaki uzmanı, teknik personeli?
Akademisyeni, memuru, sahadaki çalışanı?
Onlara yine “beklemeleri” söyleniyor.
Daha doğrusu, feodal sistemin serflerine yakışır şekilde sabretmeleri…
Merkezdeki dar bir zümre için açılan musluk, taşraya gelince damlaya bile dönüşmüyor. Bu tabloyu hangi çağın kamu yönetimiyle açıklayabiliriz?
Yeni Bir Aristokrasi Doğuyor
Bu maaş artışı yalnızca bir rakam değil; çok daha büyük bir yapısal ayrışmanın ilanı.
Türkiye’de artık bürokrasinin içinde kapalı devre bir aristokrasi oluşuyor.
Bu aristokrasi;
•Merkeze yakınlığıyla,
•Unvan zinciriyle,
•Etkinliklerde verilen yerleriyle,
•Siyasi iktidarın gölgesine olan sadakatiyle güç kazanıyor.
Feodal düzende derebeyi neyse, bugün “üst kademe bürokrat” da o…
Emeğin Aşağı Katlara Mahkûm Edilmesi
Bu ülkede bir sınıf var: üretir, hizmet eder, taşrada sorun çözer, çocuk yetiştirir, gece nöbeti tutar, bilim üretmeye çalışır…
Bir sınıf daha var:
Onların alın teriyle ayakta duran sistemin nimetlerinden yalnızca kendisi yararlanır.
Adına ne derseniz deyin ama bu ayrışma artık sosyolojik bir gerçek:
Yeni Türkiye’nin modern serfleri ve modern derebeyleri var.
Üreten sınıf, emeğiyle sistemi taşırken ödüllendirilmiyor;
sistemi yöneten—ya da yönettiği varsayılan—üst tabaka ise ayrıcalıklarla daha da yukarı çekiliyor.
Sadakat Ekonomisi: Liyakatten Uzaklaşmanın Yeni Formu
Bu düzenlemede en acı taraf, liyakatin giderek daha fazla bir “süs cümlesine” dönüşmesi.
Bugün kamu yönetiminin gerçek anahtar sözcüğü sadakat.
Ne yaptığın değil, kimin yanında durduğun önem kazanıyor.
Bu da bizi doğal olarak şuraya getiriyor:
Modern feodal sistemde güç, liyakatten değil, sadakatten doğar.
Demokratik Devlet Yokuş Aşağı
Bu tablo, yalnızca ekonomik bir tercihin sonucu değil;
Türkiye’nin demokrasi birikimi için de ciddi bir kırılma noktasıdır.
Çünkü feodal zihniyetin olduğu yerde:
•Eşitlik zayıflar,
•Hesap verebilirlik kaybolur,
•Devlet halktan uzaklaşır,
•Kamu hizmeti kamu için olmaktan çıkar.
Ve böyle zamanlarda devlet, vatandaşına değil, kendi iç elitlerine çalışmaya başlar.
Son Söz: Bu Sessiz Feodalite Böyle Büyüyor
Bugün atılan imza, yarının yeni sınıfsal fay hatlarını oluşturuyor.
Türkiye’nin geleceği için tehlike işte burada:
Ülke, farkında olmadan yeni bir modern feodaliteye yaklaşıyor.
Yönetenlerin ayrı bir dünyaya, yönetilenlerin bambaşka bir çarkın içine sıkıştığı bir düzen bu…
Bu düzen bir gün kırılır mı, değişir mi, dönüşür mü?
Elbette.
Ama önce herkesin şu gerçeği görmesi gerekiyor:
Feodal düzenin devamı sessizlikten cesaret alır.
Bugün konuşmayanın yarın itiraz edecek gücü kalmaz.
Av. Ebubekir ELMALI
HUKUKÇU
Erzurum
15.12.2025