Av. Ebubekir ELMALI Yazdı
Ülkeyi tam 21 yıldır Ak Parti yönetiyor. Bu 21 yılın özellikle ilk on yılında yaptığı icraatlar ile ülke ekonomisine, iç siyasetine, dış politikasına önemli ve inkar edilmeyen kazanımlar sağlandı.
Ülke adına Ak Parti iktidarının kazanımları da halk tarafından takdir edildi ve bugüne kadar seçmen Ak Partiye gerek genel ve yerel seçimlerde, gerekse sistemi dahi değiştirecek anayasa değişiklikleri için yapılan referandumlarda destek verdi.
Ancak bugün geldiğimiz noktada bir çok konuda iyi gitmediğimizi kabullenmemiz gerekiyor.
Sırf parti aidiyetinden dolayı hiç sorun yokmuş gibi kafalar kuma sokularak siyaset yapılamaz. Gelecekten endişe edenlerin ve yol göstermek için eleştirenlerin hain konumunda görülmesi de ayrı bir garabet.
Bilakis dost dediğin eksiklik ve hata varsa uyarır, yardakçı her koşulda alkışlar
İnkar edemeyiz, ekonomi kötü…
Gösterge faizleri yüzde 55’e dayandı. Bankalarda rasyonel faizler yıllık %70 civarında. Bu oranlarının getirdiği faiz yükünü özellikle imalat sektörünün daha fazla taşıması mümkün değil. Eğer acil sosyal politikalar geliştirilmez ise konkordato haberlerini zaten almaya başladık, bu
haberler daha da yoğunlaşacak. Ardı sıra işsizlik gelecek. İnsanlar işsiz kalacak.
Enflasyon almış başını gidiyor. Asgari Ücretlinin 17 bin TL ile geçinmeye çalıştığı yerde açlık sınırı 16 bin TL’yi aşmış durumda Yoksulluk sınırı 50 bin TL yi aşarak dramatik bir ekonomik gösterge olarak karşımıza çıkıyor.
Emekliler adeta sürünüyor. Yaşı 65’i aşmış emekliler ya taksi şoförlüğü ya tezgahtarlık ya da hamallık yaparak karınlarını doyurmaya çalışıyor.
Hukuk sistemi desen onda da tehlike çanları çalıyor.
Hukuk adeta topal ördeğe dönmüş vaziyette.
Adalete erişim çok pahalı.
Ayrıca mahkeme tarafından verilen kararlar toplum vicdanı ile barışık değil, yani hüküm adil değil….
Hüküm adil olmadığı gibi mahkemelerin nitelik ve nicelik sorunundan dolayı yargılamalar çok uzun yıllar sürebiliyor. Geciken adalet veya adil olmayan her karar ise kamusal barışı onarılamaz şekilde bozuyor.
Bürokratlar ve teknokratlar idari mevzuata uygun işlemler yapmıyor. Günü kurtaran yarını düşünmeyen daha da vahimi devlet hafızasına aykırı alınan idari kararlar devlet geleneklerini sarsıyor.
Bunları muhalefet olsun diye söylemiyorum. Bir şeyleri yanlış yapılıyor, bu yanlışların ekonomik, sosyolojik maliyetleri olduğu gibi elbette siyasi maliyeti de olacaktır.
Özellikle yaşam koşullarının daha da ağırlaştığı büyükşehirlerde bu siyasi maliyet telafisi imkansız zararlara neden olabilecek sonuçlar doğurabilir.
Düzeltmeliyiz, önce kendimizi düzeltmeliyiz. Kaynağını devletten alan şatafattan, israftan, makam ve mevki kavgalarından özellikle mutlaka kaçınmalıyız mesela…
Halkı dinlemeliyiz. Sorunlara kulak tıkamamalıyız. Eleştirilere açık olmalıyız.
Bakın yerel seçimlere giriyoruz.
Ne olsa kazanırız, bizden güçlüsü mü var diye kibire kapılmamalı.
Bu iktidar kibrinin bedeli 2019 yerel seçimde beklenmedik şekilde önemli büyükşehirlerin yerel yönetimleri kaybedilerek ödendi.
Hatırlayın o zamanlar, Cumhurbaşkanı gurup toplantısında milletvekilleri ve bürokratların özellikle hassasiyetle dinlemesini istediği bir kıssa anlatmıştı. Moğol hükümdarı Hülagü ile genç bir medrese hocası olan Kadıhan arasında geçen bir kıssaydı.
Şöyle anlattı Cumhurbaşkanı; Hülagü komutasındaki Moğollar Basra’yı işgal etmiş, camii ve külliyeleri yakmış ve yıkmıştı. Kimi kaynaklara göre 200 bin kimi kaynaklara göre ise 400 bin kişi katledilmişti. Otağını Basra’nın hemen dışına kuran Hülagü, alimleriyle meşhur olan
Basra’nın en alimi ile görüşmek istediğini ilan etmişti. Basralı alimler bu zalim kumandanın karşına çıkmaya çekinirler. Sadece sakalı dahi terlememiş olan genç bir medrese hocası Hülagü’nun karşısına çıkmayı kabul eder. Bu medrese hocasının ismi Kadıhan’dır.
Hülagü Kadıhan’a sorar; “Beni size musallat eden nedir?”
Kadıhan yanıt verir; Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik, zevk ve sefaya daldık. Makam, mevki, mal peşine düştük. Allah’ta nimetlerini geri almak üzere seni gönderdi.
Bu kıssayı Cumhurbaşkanı neden anlattı? Çünkü Cumhurbaşkanı 2019 da İstanbul başta olmak üzere kaybedilen Büyükşehirlerin kaybedilmesini “dava arkadaşlarının” nimetlerin kıymetinin bilinmemesine , makam ve mevki peşine düşülmesine bağladı. Allah’ta nimetini geri aldı dedi.
Sayın Cumhurbaşkanı aslında kendi teşkilatı ile samimi bir öz eleştiri yapıyordu.
Çok anlamlı bu konuşmanın ardından aylar hatta yıllar geldi geçti Allah için siz söyleyin, bu ikazların muhataplarında bir değişim veya düzelme gördünüz mü?
Aksine güç zehirlenmesinin belirgin semptomlarına şahit olmuyor muyuz?
Zevk sefaya aynen devam ediliyor.
Makam hırsı neredeyse “kardeş katline” cevaz verecek hale gelmiş.
Sahada dava için koşturanlarla şahsi istikbalinin derdine düşenler ayırt edilemez şekilde birbirine karışmış vaziyette.
Baylar ve bayanlar ; böyle giderse 31 Mart sonrası Hülagü ile Kadıhan kıssasını Cumhurbaşkanından ikinci kez dinlersiniz.
Doğru söyledik ya şimdi yine kendimizi onuncu köyde derdimizi anlatırken bulacağız belki…
Belki yine her şeyi körü körüne alkışlayanlar iyi olacak, makam sahibi olacak, biz uyarıcılar ise yine kötü olacağız…
Varsın olsun, dediği gibi şarkıda;
Abi de siz, kral da siz, paşa da siz aynen…
Biz kötüyüz aynen….
Erzurum
25.11.2024