(Erzurum eski mahallelerinin mevcut olduğu, yıkılmadığı dönemler)
? İftar vakti top sesine,
Sahurda çalınan davul sesine,
Fecirde okunan Ezan sesine,
Hasret kaldım Erzurum´un?
Şeref Hamamcı
İdrak edilen Ramazan ayı için, evin reisi tarafından Ramazan harcı görülürdü.
Bu harçlar aylık ve günlük olurdu. Genellikle aylık harçlar; meyve kurularından?Dut, Tamas (siyah Erik), Kayısı, Kişmiş, Kuşburnu, Erişte,Pirinç, Ekşi Pestil, Makarna, Hurma, Baklagillerden oluşurdu. İftar ve sahur sofrası yemeklerinin genellikle çoğunu bu harçlar teşkil ederdi.
Günlük iftar hazırlığı da yine evin reisi tarafından yapılırdı. İkindi vaktine yakın zaman içerisinde alınan kıymalık sığır eti, ramazan ayına has fırınlarda yapılan tırnaklı, göbekli pideyi, meşhur Kadakçıoğlu, Göncüoğlu,Karakoçlar,Elmalı Bakkaliyesi ve Can market´ten alınan pastırmalarını, Erzincankapı, Tebrizkapı, Gürcükapı, Mahallebaşında sebze meyve ve dökülen tepsi veya dolmalık tel kadayıflarını alır evlerine iftara hazırlanması için bırakır, kendileri de ikindi namazına camiye ve namazın ardından verilen vaazı dinlerlerdi.
Akşam iftar saatine bir-iki saat kala vaazın bitmesiyle,
camiden çıkan cemaatin çoğu, cami önlerinde seyyar satış yapan esansçılardan üzerlerine güzel kokulu olan gülyağını şırınga ile sıktıranlar veya üzerlerinde taşımak için alanlar nefeslerini
(Genellikle Lalapaşa camii önünde devamlı duran Ramazan ayı boyunca hekat(hikaye) anlatan meşhur hekatçı Sıddık Kaygılı´nın sattığı esansları kullanan cemaat çok fazla idi).
Ramazan ayı boyunca somun ekmeğin yerine çıkarılan yumurtalı pideyi fırınlarda yaptırıp iftar saatinde sıcak sıcak yenilmesini sağlarlardı.
Genellikle odun ateşi ile pişirilen Fırınlarda pideler yaptırılırdı. Pidesini yaptıracak olan kişi, yumurtasını, susamını alır öyle pidesini yaptırırdı. Ramazan ayı boyunca genellikle Teravi namazından sonra sahura kadar cay ocaklarında, çay bahçelerinde veya oyunlu kahvehanelerde zamanlarını geçirenler, tam uykularını almadan sabah erken saatler de kalkıp işlerine gittikleri için, fırında pide yaptırmaya geldiklerinde genellikle fırının sıcaklığı ile süzülmüş vaziyette pidelerinin yapılmasını beklerler.
Fırınlarda pide yaptırma sıraya bağlıdır. Sıraya girenler, sıralarını beklerler ve kendi aralarında nükteli sohbetlerine devam ederler. Dışarıdan gelen müstesna müşteriler hariç, hiç kimse doğrudan gelip aradan sıraya giremez. Ancak, yaşlı olan, hasta olan, cami imamı, mahallin öğretmeni, gazi, mülki ve idari erkânından gelen olduğunda, diğer sırada bekleyenlerden müsaade alınarak sıralarını verirler.
Kendi aralarından sıraya ihlal edenler olduğunda, buna müsaade etmezler.
Pide ustaları isteye göre pide yaparlardı. Kimisi tırnaklı, kimisi göbekli, kimisi uzunca tırnaklı yumurtalı ve susamlı pide yaptırırlardı.
Pide yaptıran müşteriler pidelerinin karışmaması için üzerine bir işaret koyarlardı. Kimisi pidesinin üzerine para, kimi ismi yazılı kağıt, kimi kibrit cöpü vs koyar ve öyle fırına pişmesi için verirler.
Susam ve yumurta kabuğuna göre işaret koyanların pidelerinin çoğu zaman karıştığından bazen de hır çıkardı. Çünkü iftara yakın uykusuzluğun verdiği sabırsızlıkla, sinirlerin gerilip, kan şekerlerinin düştüğü anlar, ister fırında, ister çarşıda olsun, Ramazanın ilk üç gününde orta ve sonlarına doğru yapılan alış verişlerde bağırmalara, çağırmalara, dövüşenlere şahit olunur.
Bu bazen çıkan hırlara en çokta kadayıf döken dükkanlarda rastlanır. Kadayıf ustasının sulandırılmış ince unu elindeki huninin içine koyarak kadayıfı dökerken, eğer kadayıfçı çok sesiz kalırsa, yüzde yüz lokantalardan aldığı siparişi tamamlamaya çalıştığı anlaşıldığından, kadayıf bekleyenlerin tepkisi de kaçınılmaz olurdu.
Kadayıfçı, bir iki ?la havle? çeker, kafasını sallar ve sesiz duran müşteriden başlayarak ona; ?tepsi kadayıf mı, yoksa dolmalık mı?? diye sorar ve ona göre döker.
İşte bu dökümde dahi, ben ondan önceydim, yok sen benden sonraydım, yok dolmalık kadayıf benimdi, yok senin ki tepsi kadayıfı idi tartışmalarının sebebi kadayıfın üzerine işaret konulmadığından dolayı sıralar karışırdı. Sıranın çözümü sohbet yaptıkları kişilerin şahitliği ile ancak sıralarını tescil ettirirlerde. Bazıları ise hiçbir şeyi kabullenmez aralarında itekleme, dürtükleme falanda eksik olmazdı.
İşte yaşanan bu günlük yaşantının yorgunluğu iftar sofrasında son bulur.
İftar vaktinde Erzurum kalesinden geleneksel olarak atılan topla, okunmaya başlayan ezanla iftarlar açılırdı.
İftar sofrasında Zeytinyağlı, sirkeli ?karaturplu, havuçlu, marollu, maydanozlu, domatesli? salata, zeytin, peynir, caşır, pastırma,
hurma ve susamlı pide, su.İftarını açan ilk önce su, hurma veya zeytinden bir iki alındıktan sonra, aşotulu ayran çorbası içilmeye, peşine pastırmalı ıspanaklı yapılan ve üzerine yumurta kırılan sığır kıyması, peşine sebze yemeklerinden ?taze fasulye, ıspanak, bamya? biri ve onun peşine tepsi kadayıf veya kadayıf dolması afiyetle yenilirdi.
Bazen bu menüye, yaprak dolması pilav yanında tamas, kişmiş, kaysı hoşafı da dahil olurdu.
İftar yemeğinin hemen ardından evvelden demlenen semaver veya demlik çayından bir iki bardak içilerek, akşam namazını ve hemen akabinde teravi namazını eda etmeye giderlerdi?.