Ülkelerin birinde bir şehir varmış.
Şehir ahalisi etliye sütlüye karışmaz, haber seyreder, dizi izler, bir birini çekiştirirmiş.
O şehrin de epey imkanları varmış.
Şehirde, değişik değişik görüşlerde olan bazı insanlar bir araya gelerek ?biz bu şehrin efendileriyiz ve de bu şehrin bütün imkanlarını biz kullanmalıyız? demişler.
Ama demiş birisi, bir adımız, bir şanımız olmalı.
Sıska olanı demiş ki, adımız ?ŞEHİR BARONLARI? olsun ve de zinhar kimse bu namımızı bilmesin.
Gülmüşler, eğlenmişler, kredi kartlarını cüzdanlarından çıkarıp okşamışlar.
Baronlardan en aç gözlüsü demiş ki, ?Halk bizi kendinden sansın, sureti haktan görünelim. Hata ve hatta çuvalla hamaset lafları belleyelim?.
Uzun boylusu ala demiş. Hatta deyimler ve atasözleri sözlüğü edinerek çalışalım demiş.
Az vicdanlı olan bir GÜÇÇÜK BARON demiş ki ama ?halk da zor geçiniyor? demiş.
Hiddetlenmiş diğerleri. Ne yani kazandığımızı halka mı verelim. Herkes zekası oranında kazanıyor.
Fitremizi DİYANETİN açıkladığı miktardan veriyor, kurbanımızı da bağışlıyoruz yetmez mi demiş.
Bu ŞEHİR BARONLARI çok uyanıkmış. Bir yerde bir arsa veya bir iş imkanı mı varmış hemen haberleşir, biri çökermiş?
Hatta eğer imkan olursa kendi baron arkadaşına bile kazık atarmış.
ŞEHRİ tepeden tırnağı ellerinde tutarmış bu baronlar. YEDİKÇE SEMİRİRLER, YEDİKÇE BOYUNLARI BOĞAZLARI DÖNMEZ, HESAPLARI ÜSTÜNE HESAPLAR eklenirmiş.
ESKİ ROMALILAR gibi, yer yer kusar tekrar yerlermiş.
Halk ise bunları bilmez, bunların asgari ücretle sağladıkları iş imkanlarından dolayı bunlara dua ederlermiş.
Hatta büyük bir şehir baronu bir aziz toplantıda konuşmuş halk da ?kanaat etsin canım? diyivermiş.
Hatta ve yine hatta bolca ayet hadis bilen bir diğer baron, ?mezarlıktan avuç avuç ölü toprağı alarak saçıvermiş şehrin üstüne??
Şehir şükretmiş, şehir uyumuş, şehir bulgura hamura yönelmiş?
O şehirde ise kendi halinde bir MECZUP yaşarmış. Yarı aç yarı tok yaşarmış.Bu MECZUP bilgece de bir hikmeti taşırmış içinde.
Bir gün bu BARONLARIN toplandığı bir yere varmış.
Başlamış konuşmaya ;
Demiş ki ?oğullar bu ne hırs, bu ne açlık. İçinden sağ çıkamayacağınız bu dünya için bu ne hile bu ne aldatmaca? demiş?
Onlara Harun Reşid ve Behlül Dane Hazretlerinin kıssalarını anlatmış ama ne çare baronlar önemsememiş?
MECZUP bu delirmiş ki ne delirmiş. Hemen elindeki bir torbadan koyun işkembesi çıkararak atmış baronların üzerine?
Demiş işte uğraşınız budur. Demiş, sizin taptığınız ve mazlumun ahını aldığınız bu işkembedir işte demiş?
Yanından ayırmadığı ?kızılcık sopası ile de sırtlarına sırtlarına birer ikişer indirivermiş??
MECZUP çekip ayrılmış oradan. Şehir Baronları bir birilerinin yüzüne baktıktan sonra, yedikleri haramları kusmaya kusmaya kusmaya başlamışlar?.
Bir statümüz var diye ellerini yüzlerini silip yeniden inmişler şehrin dört bir yanına.
MECZUP ise elinde kızılcık sopası ile onlara sonsuz bir ders vereceği zamanı kollamaya başlamış.
(ALINTI)