Tahşiye davası Gülen örgütünün en acımasız kumpaslarından biriydi. Fethullah Gülen tahşiye davasının ilk işaretini televizyonlarından yayınlanan bir konuşmasında vermişti. Operasyon bizzat Hidayet Karaca tarafından ve STV´deki bir dizi üzerinden yürütüldü. Sonra da ?Tahşiyeciler? denen küçük bir grubu yok etmek için akla hayale sığmayacak tezgâhlar yaptılar, insanların hayatlarını kararttılar.
Gülen Tahşiyecilerle neden bu kadar uğraştı? Çünkü büyük cemaat değildi, üç beş evi olan bir gruptu sadece. Bu soru ilk önceleri cevapsız kaldı. Paralel Yapı´nın mutlaka kendilerine göre önemli bir sebebi vardır diye düşünenler yanılmadılar. Çünkü Tahşiyeciler Bediüzzaman´ın gizemli tanımlarını haşiye, yani dip not olarak açıklıyorlardı.
Tuhaftı ama Bediüzzaman´ın on yıllar öncesinden kaleme aldığı öngörüleri âdeta Fethullah Gülen´i tarif ediyordu. Gülen aşırı derecede tedirgin oldu ve dikkatlerin üzerine toplanacağını, Bediüzzaman´ın kendisini işaret ettiğinin anlaşılacağını fark etti. Bu durum Fethullah Gülen açısından çok tehlikeliydi. Cemaat tabanında zor duruma düşebilir, itibarını kaybedebilirdi.
ŞAKİRTLER SİYASETE, HÜKÜMETİN İCRAATINA KARIŞMAYACAK
İşte o haşiyelerden birinde Bediüzzaman Said Nursi´nin, Nur talebelerinin siyasetten uzak durmasını istediği Şualar Risalesi´nden bir bölüm yer alıyordu ve şöyle deniyordu:
?Beşinci esas: Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmaması bir düstur-u esasîleridir. Çünkü hâlisâne hizmet-i Kur´âniye, onlara her şeye bedel, kâfi geliyor.
SİYASETE GİRENLER HİZMETİN KUDSİYETİNİ BOZAR
Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her hâlde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak.
BİRİNİN HATASIYLA MASUM TARAFTARLAR EZİLECEK
Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile birinin hatâsıyla onun mâsum pek çok taraftarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlûp düşecek. Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 568?
DEHŞETLİ CEMAATLERİN TOKAT YİYECEĞİ YILLAR
Bediüzzaman daha sonra çeşitli risalelerinde içlerinden çıkacak bir grubun geniş bir daireye yayılacağını, risale-i nurlara sırtlarını döneceğini ve bir ?şahsiyet?i öne çıkaracaklarını, bu ?şahsiyet?in her şeyin önüne geçeceğini belirtiyordu. Bediüzzaman bu grubu tanımladıktan sonra Emirdağ lahikası sayfa 208´de aynen şöyle demişti:
?Büyük dairede onun gibi dehşetli cemaatler siyasi islamiyeye darbe vurduklarından, 12-13-14-ve 16 tarihlerinde tokatlar yiyecekleri ihtar edildi.?
Gülen´i çıldırtan tam da buydu. Bediüzzaman Said Nursi´nin on yıllar öncesinden yazdığı risalelerinde Onu anlattığı gün gibi aşikârdı. Gülen risalelerde kendini bulmuştu. Niye bulmasın ki, siyasete karışan ve darbe yapan oydu, fitne fesat sokan oydu, şakirtlerin himmetini ve hizmetini istismar eden oydu, tezgâh, kumpas onlardaydı, yalan dolan, para transferleri, rüşvet ve daha niceleri.
Nitekim 2012 yılından itibaren tam da Bediüzzaman Said Nursi´nin ifadesiyle tokat yemeye başladılar.
Peki, akıllandılar mı?
AVRUPA´DA TEHDİT VE ŞANTAJ
Ne gezer! Çıldırmış gibi özellikle yurt dışında saldırmaya devam ediyorlar. Şeytanla iş birliği yapmaktan çekinmiyorlar.
Önceki gün Avrupa´da Gündem programında Almanya´da bir yayınevi sahibi olan, Avrupalı Bayan ve Sport diye iki dergi çıkaran Çiğdem Yalçın adlı iş kadınını ağırladım. Paralel Yapı´nın Almanya´daki unsurlarının kendisini alacağı reklamların önünü kesmekle tehdit ettiklerini, reklam için dolaşan elemanlarına hakaret ettiklerini anlattı. Sebep ise dergilerinde Erdoğan´ın Merkel ile buluşmasını haber yapması, hükümet faaliyetlerini yansıtması.
İşte böylesine ahlaksızlığın dip yaptığı bir cemaatin önce Paralel Devlet Yapılanması, Haşhaşi, ardından FETÖ diye adlandırılması boşuna değil.
Evet, tam bir çete gibiler. Gibisi fazla, öyleler.
.Not: Tüm bu bilgileri paylaşan Ümit Akdemir´e teşekkür ediyorum.
TÜRKİYE GAZETESİ - FUAT UĞUR