Kıymetli Dostlarım,
Öncelikle Cumanızı kutluyor, bu mübarek günün, var olan onur ve şerefinizi çoğaltarak devam ettirmesini, ayrıca da zulme uğramış tüm mazlumlara, zalimler karşısında mutlak galibiyet getirmesini, YÜCE ALLAH´tan diliyorum.
Son günlerdeki paylaşımlarımda gerçek liderlerin, gerektiği zaman zarar göreceğini bildiği halde, ?Baldıran Şerbeti´ni içebilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Bu konuyla ilgili ilk örnek olarakta ENVER PAŞA´ya değinmiştim.
Bugünde tarihi bir yanlış algıya değinerek Cennetmekan BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ´in, 27 Mayıs 1960 ihtilaline neden katıldığını, kendi düşüncelerim ve tespitlerimle sizinle paylaşmak isterim.
Uzun yıllar kesintisiz olarak devam eden ADNAN MENDERES liderliğindeki Demokrat Parti iktidarına karşı, ciddi olarak ihtilal hazırlıkları bazı ellerce devletin her biriminde, üniversitelerde, sokaklarda gün be gün hazırlanıyordu. İhtilalin geldiğini ancak saf denecek kadar iyi niyetliler hissetmiyor, yoksa geri kalan bütün herkes ihtilalin ayak seslerini duyuyordu.
Yıllar boyunca toplumda yapılan algı çalışmalarıyla nerdeyse ordunun tamamı, devletin büyük bir kesimi, üniversitelerin büyük çoğunluğu ve halkın ciddi orandaki büyük bir kesimi ihtilal olması gerektiği psikolojisine hazırlanmıştı.
1944 yılında henüz üsteğmenken NİHAL ATSIZ hocalarla beraber TÜRKÇÜLÜK- TURANCILIK davasından gözaltına alınmış olan BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ, ordunun içerisinde genç Subaylar arasında MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKAR yapıyı temsil eden en önemli sembol isimlerden bir tanesiydi.
Aşırı sol dünya görüşüne sahip Subaylar´ın başını çektiği bir cunta, orduyu ihtilale taşırken durumun tehlikesini sezmiş olan ALPARSLAN TÜRKEŞ ve arkadaşları, eğer bu ihtilalin parçası olmazlarsa ihtilalden sonra diskalifiye edileceklerini, ihtilali yapan subaylarında kademeli olarak ülke yönetimini komünizme çevireceklerini bildiklerinden, istemeyerekte olsa bu ihtilalin bir parçası olmuşlardı. Ülkemizdeki bütün yaşça büyük olanlar, Cennetmekan BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ´in ismi geçtiğinde içlerinde bir kızgınlıkla ?İhtilalde en büyük pay onundu.Çünkü radyo da konuşmayı o yaptı.? derlerdi. Ne kadar anlatmak istesenizde maalesef ki hiçbiri anlamak istemezdi.
İhtilal olduğunda 38 Subay´dan oluşan Milli Birlik Komitesi adında bir komite kurulmuştu.Bu komite, ülkedeki tüm yetkiyi kendinde toplamıştı. 38 Subay´ın içinden sadece 14 tanesi MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKAR dünya görüşüne sahip olanlardandı. Komitenin içindeki aşırı sol siyasi görüşe sahip olan Subaylar, MENDERES´in asılmasında diretiyor, başında BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ´in olduğu MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKAR subay grubu ise asılmaması konusunda mücadele veriyorlardı.
Bir gün bu 14 Subay´ın hepsi sabah saatlerinde askerlerce aslında gözaltı sayılabilecek şekilde, mecbur tutularak yurtdışındaki Büyükelçilikler´e ateşe olarak gönderilmişlerdi. O kadronun içinde MUZAFFER ÖZDAĞ, NUMAN ESİN gibi döneminin birçok efsane ismi de yer almaktaydı. BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ, Hindistan/Yeni Delhi Büyükelçiliği´ne ateşe olarak gönderildi. Tabi ki orda da boş durmayacaktı. Milli Birlik Komitesi´ne telgraflar çekerek ADNAN MENDERES´in asılmaması için verdiği mücadeleye devam ediyordu. Bu telgrafların tamamı devletimizin resmi arşivlerinde mevcuttur.
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ, MİLLİYETÇİ Subaylar´ın ordudan tamamen yok edilmemesi ve aşırı solcu subaylar tarafından ülkemizin bir oldu bittiye getirilerek komünizim ile yönetilmemesi için mecburen bu darbeye dahil olmuş bir kişi iken her zaman Cennetmekan ADNAN MENDERES´in konusu hatırlatıldığında yaşça büyüklerimiz, onu halen daha sorumlu olarak gösterirler.
Lider olmak gerçekten de zordur. İnandığın dava için şahsının zor duruma düşeceğini bile bile herşeyi kabul etmektir. Yani ?Baldıran Şerbeti?ni içmektir.
Oysaki şu an bizim siyasi parti yöneticilerimize baktığımız zaman, sadece seçim öncesi söyledikleri sözlerden dolayı, bunu bir kibir meselesi haline getiren mız mız çocuklar gibi ben AK Parti ile koalisyon kurmam, o kursun, diyorlar. Bir diğeri de ben AK Parti ile koalisyon kurmam diğer parti ile kursun diyor ve tabi ki halkımızda bu yaşananları gözlemliyor.
Ülke meselesinde kapris, devlet meselesinde kibir, hele şımarık çocuklar gibi mız mızlanmak hiç olmaz. Ülkemizin acil bir şekilde hükümete ihtiyacı varken son günlerde yaşananları acaba hangi mantıkla açıklayabiliriz. Bizim ülkemizin acilen her alanda bir saniye bile düşünmeden ?Baldıran Şerbeti?ni içebilecek liderler ve öncülere ihtiyacı vardır. Asla mız mız çocuklar gibi davranan kişilere değil!!!
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER