Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldığı canlı yayın gündeme dair açıklamalar yaptı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, iktidardaki parti olarak, şiddeti kendilerinin yönlendirdiği gibi bir kanaatin, akla, mantığa, izana aykırı olduğunu belirterek, "Bu konuda bir delil olmadan suçlama yöneltilmesi de şimdiden seçim yenilgilerine mazeret aramaktır" dedi.
Davutoğlu, A Haber ile ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
HDP bürolarına yapılan saldırılarla ilgili soru üzerine Davutoğlu, olayı kınayarak, saldırıların herhangi bir partiye değil, bütün partilere ve demokrasiye yapıldığını söyledi.
Saldırılar üzerinden spekülasyon yapılmaması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, olaylar olur olmaz İçişleri Bakanlığından bilgi aldığını, gerekli talimatları verdiğini kaydetti.
Davutoğlu, soruşturma ve çalışmaların detaylı şekilde sürdüğünü ifade ederek, "Ümit ederiz kısa sürede netice hasıl olur. Ama her ne surette olursa olsun, böyle bir demokratik süreç içinde bırakın fiili şiddeti, lafla, eleştiriyle dahi dozun yükselmesinden hoşnut olmayız. Şiddete çağrı yapacak bir dili dahi mazur görmek mümkün değil" diye konuştu.
"Bu tip olayların tekrarını öngörüyor musunuz?" sorusuna karşılık Başbakan Davutoğlu, daha önceki seçimlerde de bu tür provokatif eylemlerin yaşandığını hatırlattı.
Türkiye`de hangi partiye oy verirse versin toplumun her kesiminin sandık konusunda son derece duyarlı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bu konuda toplumun bilincine ve sağduyusuna güvendiğini dile getirdi.
Ayrıca Türkiye`nin çok etkin bir kamu düzeni anlayışı bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, seçim güvenliğiyle ilgili gerekli önlemlerin alındığını anlattı.
- "ART NİYETLİLER OLACAKTIR"
Ahmet Davutoğlu, "Belki art niyetliler olacaktır. Belki seçime bir anlamda şiddet bulaştırmak isteyenler, Türkiye`deki demokratik süreci olumsuz etkilemek isteyenler olur ama bunları da engelleyecek gücümüz var" dedi.
Münferit olaylar dışında çok yaygın şiddet olaylarının yaşanmamasının sevindirici olduğunu belirten Davutoğlu, münferit olaylar karşısında da güvenlik güçlerinin alacakları tedbirler bulunduğunu dile getirdi.
Saldırıların ardından HDP`den, "Saldırıların sorumlusu, (HDP`nin baraj altında kalması gerekir) diyen AK Parti yöneticileridir" şeklinde yapılan açıklamaların hatırlatılması üzerine de Başbakan Davutoğlu, beyanları "son derece sorumsuz" olarak niteledi.
AK Parti`nin hiç bir dönemde şiddete bulaşmadığını, bir üyesinin bile şiddetin parçası olmadığını, ağızlarından tahripkar ifade çıkmadığını anlatan Davutoğlu, ilk mitinginde bütün partilere "seçim sürecini şölen havasında geçirelim" çağrısında bulunduğunu hatırlattı.
Davutoğlu, özellikle HDP`nin bu tür çağrılara olumlu cevap vermek yerine, şiddet yanlısı grupların yaptığı eylemlere gözlerini kapatıp, bu tür konularda da AK Parti`yi suçlayıcı tavra yöneldiklerini belirtti.
Partisinin Van, Siirt ve Ağrı milletvekili adaylarının, HDP`yi de destekleyen bazı şiddet unsurlarının doğrudan saldırısına uğradığını kaydeden Başbakan Davutoğlu, "Ama biz dönüp anonim bir suçlamada bulunmadık. Aksine herkesi sağduyuya çağırdık" ifadesini kullandı.
- "İLK BEN KINADIM"
Ankara, Adana ve Mersin`de HDP bürolarına daha önce yapılan saldırıları ilk kendisinin kınadığına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Hal böyleyken, sadece HDP değil, çok ilginç bir koalisyonla karşı karşıyayız. Seçim sonrası koalisyon hesaplarından önce, böyle bir şey söz konusu değil ama, seçim öncesinde bir cephe, bir işbirliği koalisyonu. HDP ile MHP`nin aynı çizgide buluşacağını düşünebilir miydiniz. Demirtaş ve HDP yöneticileri diyor ki `saldırıyı yapanlar MHP işareti yapıyorlar ama muhtemelen onlar değildir, MHP açıklama yapsın AK Parti yapmıştır bu saldırıyı.` MHP de cevap veriyor, `biz yapmadık AK Parti yaptı.` Nereden biliyorsunuz, elinizde hangi delil var, AK Parti niye böyle bir şey yapsın. Bir kere iktidardaki partinin en çok gözeteceği husus seçimlerin suhuletle yapılmasıdır. Hemen Kılıçdaroğlu, daha olayı öğrenir öğrenmez `iktidar partisi yapmıştır` diyor. Bütün bunlar dahi, bu tür saldırıların nasıl provokatif amaçlı kullanılabileceğinin işareti. Buradan bütün partilere sesleniyorum, gelin hep beraber, şiddet eylemlerine veya seçim sürecini tehlikeye sokacak her türlü eyleme karşı ortak tavır alalım. Bu tavır her konuda olabilir. Biz bu konuda her türlü işbirliğine hazırız. Ama iktidardaki parti olarak, şiddeti bizim yönlendirdiğimiz gibi bir kanaat, akla da mantığa da izana da aykırıdır. Bu konuda bir delil olmadan suçlama yöneltilmesi de şimdiden seçim yenilgilerine mazeret aramaktır. Seçimde yenilecekleri kesin."
- "MUTLAKA ADALETE TESLİM EDİLİR"
Saldırların faillerinin ortaya çıkarılması için çalışmaların sürdüğünü vurgulayan Davutoğlu, "Kim olursa olsun, hangi gerekçeyle olursa olsun, seçim sürecine zarar veren mutlaka adalete teslim edilir ve bu konuda alınacak tedbirde hiç bir şekilde kusur gösterilmez" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "HDP ile ilişkiler bu kadar gerildikten sonra, Çözüm Süreci`nde bir masanın iki tarafına oturulabilecek mi? HDP`nin barajı aşıp aşmaması süreci nasıl etkiler" sorularına karşılık, iktidar olmanın genel meseleleri olduğunu belirtti.
Karşılarındaki partilerin ise iktidar olma ümit ve iddialarının bulunmadığını söyleyen Davutoğlu, partilere, "kim kaybederse koltuğu bıraksın" çağrısı yaptığını kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, CHP ve MHP`nin, "oy kaybetmezsem bırakmam" dediklerini, HDP`nin tek hedefinin de barajı geçmek olduğunu anlatarak, "Ümitleri yok. Ümitleri olmayınca çok kolay, gerçekleşemeyecek vaatlerde bulunuyorlar. Biz siyasetin öznesiyiz, onlar nesnesi" diye konuştu.
Karşılarındaki bloğun, AK Parti`nin iktidara gelmesini engellemeye çalıştığını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir üst akıl, Türkiye dışındaki bazı çevreler, bütün bu partilere, sanki bir yol gösterip, `sizin meseleniz iktidar olmak değilse, bir özneyi yok edin. AK Parti`nin özne olması demek, Türkiye`nin özne olması demek. AK Parti iddia taşıdığı için Türkiye iddia taşıyor. Türkiye`nin iddiasını AK Parti ile dünya gündemine getiriyoruz. Bu özneyi durdurmak için buldukları sihirli formül HDP`nin barajı geçmesi."
"Geçebilecek mi" sorusuna karşılık Davutoğlu, bunun birinci derecede ilgilendiği bir konu olmadığını söyledi.
Davutoğlu, "Bizim birinci derecede ilgilendiğimiz husus kendimizi halka anlatmak ve iktidara yürümek" dedi.
HDP de dahil, bütün partilerin oyunu düşürmeye çalıştıklarını, AK Parti ne kadar çok oy alırsa diğer partilerin o kadar az alacağını kaydeden Davutoğlu, "Biz siyasetimizi HDP`nin barajı geçip geçmemesine göre ayarlamayız, kendi siyasetimizi takip ederiz" diye konuştu.
"Genel seçimlerde 330 ve yukarısı bir milletvekili söz konusu olacak mı?" sorusuna Davutoğlu, "Tabii" yanıtını verdi.
Davutoğlu, "Zaten onun için gayret ediyoruz çünkü şimdiye kadar zayıf hükümetler, iktidar olsa da az marjla iktidar olduğunda doğabilecek sıkıntılar olabilir, bundan kaçınmak lazım. Birileri buna da oynuyor ama esas olan mümkün olduğunca, sivil bir anayasayı yapabilecek güce ve orana ulaşmaktır. Bu konuda da gece gündüz çalışıyoruz ve buna da ulaşacağımızı düşünüyorum" diye konuştu.
Mitinglerde söylediği "Darbemsi girişimler" sözü hatırlatılarak, "21. yüzyılda Türkiye`de hala artık darbe söz konusu mu?" diye sorulması üzerine de Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Darbemsi dememin sebebi şu; biz kapattık. Yani o defteri kapatan AK Parti`dir" ifadesini kullandı.
28 Şubat`ın bir darbe olduğunu ve "darbemsi" kategorisine girmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ama 27 Nisan e-muhtırası, bir darbemsi faaliyettir, eğer biz dik durmasaydık, darbeye dönüşecekti. Yani bu küçük bir kıvılcım gibi karşısında irade görmedi mi yangına dönüşür. Mesela, 12 Eylül öncesinde ve sonrasında o dönemin Adalet Partisi, CHP`si bir olabilseydi o kıvılcımı söndürebilirlerdi. 28 Şubat`ta aynı şekilde eğer DYP dik durabilseydi o kıvılcım sönebilirdi. E-muhtıranın 27 Nisan`da farklı karşılandığı bir parti vardı. O parti bu anlamda, Sayın Cumhurbaşkanımızın, o zaman Başbakan olarak AK Parti Genel Başkanı olarak gösterdiği dirayetli tutum ve o dönemde Cumhurbaşkanı adayımız olan Sayın Abdullah Gül`ün dirayetli tutumu, bütün partinin arkasında durması ilk defa bir e-muhtıra, eğer tabiri caizse aynen postayla iade edildi. Bu Türkiye`de darbeler anlamında kırılma noktasıydı. Eğer orada zarf gösterilseydi, bu darbemsi eylem darbeye dönüşürdü. Yani Abdullah Gül Cumhurbaşkanı yaptırılmazdı ama oldu. Bu da şunu gösterdi; Türkiye`de artık bir kesimin isteği üzerine bir iktidar değişimi olmayacak."
Bu konuda hiçbir zaman rehavete kapılamayacaklarını dile getiren Davutoğlu, aynı veya farklı çevrelerin bu sefer de 17-25 Aralık`ta "dönemin başbakanı" diye iddianame hazırlayarak yine darbemsi bir teşebbüste bulunduğunu söyledi.
Bunun da darbeye dönüşmediğini vurgulayan Davutoğlu, "çünkü karşısında yine dirayetle durduk" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, "Şu anda böyle bir tehlike hissediyor musunuz?" sorusuna da "Türkiye`de bu tür çalışmalar yapmak isteyen her zaman çıkar. Türkiye çok önemli ve son derece belirleyici bir aktör artık. Türk siyasetini yönlendirmek isteyen çıkar ama başarılı olamaz. Neden? Bir; çünkü artık toplumda çok güçlü bir bilinç oluştu. İki; Türkiye`de demokrasi ve şeffaf seçim geleneği çok kuvvetli şekilde oturdu. Bir de üç; çok güçlü bir AK Parti teşkilatı var" cevabını verdi.
"Darbe dönemleri artık kapanmıştır diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine de Davutoğlu, "Denemeler olabilir ama o denemeleri daha başlangıç aşamasında söndürecek kadar kuvvetli bir AK Parti var ve demokratik güçler var. Demokratik güçlerden kastım, bu tür darbelere karşı dirençle davranan güçlerdir. Bu anlamda ben teşebbüsler olabileceğini fakat o teşebbüslerin mutlaka akamete uğrayacağı kanaatindeyim" değerlendirmesini yaptı.
-"TÜRKİYE`DE BİR SİSİ ARANIYOR"
Yurtdışında bazı merkezlerde paralel yayın organlarının estirdikleri havalara dikkati çeken Davutoğlu, Türkiye`de demokratik yolla yenemedikleri iktidarı değiştirme çabalarının her zaman denendiğini bildirdi.
Kendisinin, "Türkiye`de bir Sisi aranıyor" derken 2013`ü kastettiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Çatı adayı denemesi bir Sisi denemesidir, açık söyleyeyim. Bunu Ekmeleddin Bey`in şahsiyeti ile alakalı olarak görmüyorum. Maniplatif olarak, AK Parti`nin özne olduğu bir Türkiye resmini değiştirmek. Kişileri kastederek söylemedim. Nihayet bakıyorsunuz `acaba bir geçiş dönemi yapabilir miyiz?` Şimdi koalisyon tartışması da bu. Bir geçiş dönemi psikolojisi. Bunu değişik yollarla denediler. Hatta AK Parti içindeki ihtilafları, kendileri açısından ihtilaf olacağı varsayımıyla denediler. Hani Cumhurbaşkanlığı el değiştirdi, Başbakanlık el değiştirdi, `bir geçiş dönemi mi yaşanacak.` Olmadığını görüyorlar, bu sefer geçiş dönemi gibi bir süreci, koalisyonlar mı olur, `AK Parti zayıflatılabilir mi?` `300`ün altına çekilebilir mi?`
Bu yollarla kırılgan bir Türkiye istiyorlar. Kırılgan bir siyasi yapı. Bize de en çok zarar verecek şey kırılgan bir siyasi yapı. Bütün bu kampanyalarda yoğun bir şekilde çalışmamızın sebebi, bu kırılganlığa yol açabilecek her türlü teşebbüsü akamete uğratmak ve bunu akamete uğratırız. Düşünün bir yayın organı Cumhurbaşkanına hitaben, bana hitaben yazı yazıyor. Hitaben bir çerçevede kendilerince ayar verme çabası. Türkiye`de artık medyanın yönettiği bir siyaset yok. Medya haber versin, medya eleştirsin ama medya yönetmeye kalkmasın."
"Şu anda yapılmaya çalışılan bu mudur?" denmesi üzerine ise Davutoğlu, "Tabii" yanıtını verdi.
- SAVCI KİRAZ`IN ŞEHİT EDİLMESİ
Kendisinin Başbakanlığı süresince hiçbir medya mensubuna müdahalesi olmadığını vurgulayan Davutoğlu, Savcı Mehmet Selim Kiraz`ın şehit edilmesini hatırlattı.
"Bu olayın arka planı oraya kadar gider" diyen Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bir savcı şehit edilmiş. Şakağına silah dayanmış. Bu resimleri terör örgütü yaymak ister, sorumlu bir medya mensubu ne yapar? Bu terör örgütünün oyununa gelmez. Bunun oyununa gelindiği gibi internette o gece başsavcımız vefat ettikten sonra, ertesi gün cenaze olacağını bildiğimiz için bütün yayın organlarını arkadaşlara arattım. `Bu resimleri yayınlamasınlar, bu ailenin duygularıyla oynanmasın. En azından cenazeye saygı gösterilsin` diye. Çünkü haber gelmişti, internet üzerinden bir basım olacağına dair. Bunu bir Başbakan olarak değil, her hangi bir denetleme mekanizması olarak değil. Bir insan olarak rica ettik. Ertesi gün bu medya organları, birinci sayfadan bu resmi yayınladılar. Yani beni isyana sevk eden bu."
Davutoğlu, "Aranızdaki tek sorun bu mu?" sorusuna ise "Bir şey gösteriyor burada" dedi.
Fotoğrafın bir tek yayın organında değişik yayın organlarında yayınlandığını hatırlatan Davutoğlu, bunun üzerine "Cenazeye saygı göstermeyenlerin cenazede bulunmasın" dediğini aktardı.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ertesi gün bana hitaben ağır bir yazıyla cevap vermeye kalktılar. Siz hem insani bütün duyguları ayaklar altına alacaksınız, hem de ülkenin başbakanına, bu hassasiyeti gösteren birine bu ağır şeylerde bulunacaksınız. Türkiye 90`ların Türkiye`si değil. Açık söylüyorum; basın özgürlüğü başımızın üstünde, ben de akademisyenim ben de köşe yazarlığı yaptım. 28 Şubat`ta yazılarıma müdahale edilmek istendiği zaman en sert tavırları gösterdim. Hiçbir köşe yazarının yazısına müdahale etmem ama bir şekilde gazeteler, basın yayın organları insan onurunu ayaklar altına alırlarsa karşılarında fikir söyleme hakkımız var. Onun üzerine bu yayın organlarına tavır gösterdim."
- "DEMİRTAŞ, BATIDA LİBERAL ÇEVRELERE ŞİRİN GÖRÜNMEK İÇİN BARIŞ DİLİ KULLANIYOR"
Başsavcının şehit edilmesinin, sıradan bir olay olmadığını vurgulayan Davutoğlu, HDP İl Başkanlıklarına yapılan saldırıların herkesin tepkisini çektiğini söyledi.
Davutoğlu, "Başsavcının şehit edilmesi bir terör örgütü tarafından, Allah aşkına o cenazede Kılıçdaroğlu, Bahçeli neredeydi? Neredeydi hani şimdi demokrasi oyununa çıkmış olan Demirtaş. Ne yaptılar. Hangi tavrı koydular. Başsavcıya yapılan saldırı aynen 2006`da yapılan Danıştay saldırısı gibiydi. Bu saldırı nasıl 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek ve bir kaos çıkarmak için ortaya çıktı, bu saldırı da 7 Haziran seçimlerini etkilemek için yapıldı" diye konuştu.
6-7 Ekim olaylarının 7 Haziran seçimlerine dönük bir provokasyon olduğunu ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şimdi Demirtaş, batıda liberal çevrelere şirin görünmek için barış dili kullanıyor. Çıksın söylesin, `PKK artık silahı bıraksın, Türkiye`de artık rahatlıkla siyaset yapıyoruz biz` desin. Dedi mi? Hayır. Çıksın söylesin" ifadelerini kullandı.
"Medyada paralel yapıyla alakası olduğu belirtilen kimi yayın kurumlarına birtakım kısıtlamalar getirileceğine dair yorumlar, haberler yer alıyor. Sizin düşünceniz, görüşünüz nedir?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. herhangi planlanmış bir şey de yok. Zaten dikkat ederseniz bu yapıların yayın organları 17-25 Aralık`tan bu yana da yayınlarını sürdürdüler" diye konuştu.
Türkiye`de kimsenin hukukun üstünde olmadığına işaret eden Davutoğlu, bir hukuki süreç tamamlandığı zaman bunun herkesi bağlayacağını vurguladı. Davutoğlu, "Şu veya bu meslek grubuna, şu veya bu çevreye hukuk uygulanmaz diye bir husus yok. Bir savcının bir yazısı var ama savcılar tabii böyle bir iddiayı araştırır, iddianame hazırlar, hukuki süreç tamamlanır, hukuki süreç tamamlandığında gereği yapılır. Kimse hukuktan bigane ve azade değildir ama şu anda hukukun neticelenmiş bir kararı yok. Bu anlamda da herhangi atılmış bir adım da yok. Ortada yine genel seçim öncesinde bir tartışma ortamı hükümete yönelik... Avrupa Parlamentosu`ndan mülakatlar alınıyor. Yine hükümete dönük, Türkiye`deki demokratik sürece dönük bir şüphe uyandırma çabası söz konusu ama hukuki bir süreç tamamlanır, bir karar hasıl olursa onun gereği neyse onlar yapılır" diye konuştu.
Davutoğlu, "Seçimlerden sonra paralel yapıyla ilgili yapılacaklar nelerdir?" sorusunu ise "Şu anda da yapılır. Seçim bu konuda temel bir çizgi ayrımı değil. Şu anda da herhangi bir kesim örgütsel bir faaliyet içindeyse, ister basın, ister diğer alanlarda gereken yapılır. Seçimler dolayısıyla hukuk askıya alınmış değil. Hukuki süreçler de bürokratik süreçler de devam ediyor. Bir suç tespit edilirse bir araştırma soruşturma belli bir aşamaya gelmişse `Seçim sonrasını bekleyelim` denmez. Dolayısıyla şu anda mücadele nasıl yürüyorsa seçimden sonra da aynı tempoyla aynı kararlılıkla sürdürülür" diye yanıtladı.
- "AK PARTİ İKTİDARI DÖNEMİNDE ÇAĞ ATLADIK"
Davutoğlu, AK Parti iktidarı öncesi ve sonrası dönemi kıyaslayan "Hatırla" isimli belgeselle ilgili, "Birçoğumuzun hafızasından silinen görüntüler çünkü insanoğlu çok çabuk intibak eder, eski devri çabuk unutur ama unutmamak gerekiyor" dedi.
1990`ların sonundan itibaren Türkiye`de "bir yüzyıl değiştiğini" belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"AK Parti iktidarı döneminde çağ atladık. Bugün gençlerle buluştuğumda kendilerine ifade ettim. 18-19 yaşlarındalar, AK Parti iktidarı geldiğinde 4-5 yaşındaydılar. Onların çoğu bu görüntüleri bilmiyor. Nereden nereye geldiğimizi muhakeme etmekten, karşılaştırmaktan azade. Sadece AK Parti iktidarı dönemlerindeki iyi hizmetleri, temiz sokakları, duble yolları ve süreli olarak yükselen hayat standardını hatırladıkları için, Kılıçdaroğlu vaatleri, birtakım uçuk yaklaşımlar yanıltıcı ve aldatıcı olabilir ama eski Türkiye`yi bilenler ve yeni Türkiye`nin gerçeğini bilenler için bunlar çok açık ve net tablolar. O bakımdan tebrik ederim hazırlayan arkadaşları. Bu karşılaştırmaları sık sık gündeme getirmek lazım ki halkımız unutmasın."
-"BU, IRKÇI BİR YAKLAŞIM"
Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`nun yabancı çalışanlarla ilgili açıklamasına ilişkin de "Bunlar hep Kılıçdaroğlu`nun çok ilginç bir yöntemi. Yönteminin ötesinde belli şeyleri ezberliyor. Bir kere ezberledi mi aklından çıkarması mümkün değil" ifadelerini kullandı.
"Böyle bir şey yok mu?" sorusu üzerine Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Hayır. Şu var çok kalifiye alanlarda teknoloji aktarımıyla ilgili konularda belli alanlarda yabancı uzman çalıştırmak bu bazen zarurettir ama Türkiye`de şu anda yürütülen böyle bir çalışma yok. Yani düşünün şu anda ABD yükselen bir küresel güç, dünyanın en iyi beyinlerini toplamak ister. Türkiye`ye de çok iyi beyinler gelmek istediğinde biz bunlara kapıyı kapatacak mıyız? Fakat kitlesel anlamda Türkiye`deki istihdam edilmek için bekleyenlerin önünü kesecek bir şekilde düzenleme söz konusu değil ama tabii ki Türkiye büyüdükçe, bu anlamda belli evsafta elemanlara ihtiyaç hissettiğinde özellikle kalifiye belli alanlarda durum istisnai olarak söz konusu olur. Bu ülkenin zenginliğini gösterir."
Türkiye`de küresel krize rağmen son 6 yıl içinde 6 milyon vatandaşın istihdam edildiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kılıçdaroğlu`nun bütün çabası bir panik havası için çalışmak. Suriye`yle ilgili yaklaşımları bakın çok acıdır, Kılıçdaroğlu`nun Suriyelilerle ilgili ifadesini alın, Almanya`da bir siyasetçi bunu söylemiş olsun. Suriyeliler yerine Türkiyeliler yazın biz ona `yabancı düşmanı` deriz, `ırkçı` deriz ama Kılıçdaroğlu bunu Türkiye`de açıklıkla konuşabiliyor. O zaman Avrupa`da Almanya`da başka yerlerde `Türkler gelmesin, burada çalışmasın` dediğinde kızmamak gerekiyor öyle mi? Yani herkes kapalı bir ekonomiyle kendi başına kalacaksa o zaman bizim Avrupa`daki vatandaşlarımıza birileri Pegida gibi örgütler `bunlar burada çalışmamalı` dediğinde de Kılıçdaroğlu`nun buna `evet, doğru söylüyorlar, niye gidip Türkler Almanya`da bulunuyor` gibi bir tepki vermesi lazım."
Başbakan Davutoğlu, bunun yanlış ve sakat bir mantık ve ırkçı bir yaklaşım olduğuna işaret ederek, "Açık söylüyorum ırkçı bir yaklaşım ve bizim o alicenap halkımızı yabancılara karşı kışkırtan bir yaklaşım, tahrikkar bir yaklaşım, huzuru bozan bir yaklaşım, dolayısıyla olmayan bir meseleyi varmış gibi gösterip, halkımızı yabancılara karşı kışkırtmak bir siyasetçinin en son yapması gereken bir şey. Bu Almanya`daki Pegida zihniyeti, başka bir şey değil" değerlendirmesinde bulundu.
HDP`ye yönelik eleştiride bulunan Davutoğlu, "Batı`da liberal çevrelere şirin görünmek için barış dili kullanıyor. Çıksın söylesin, `PKK artık silahı bıraksın, Türkiye`de rahatlıkla siyaset yapıyoruz biz` desin. Dedi mi? Hayır" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, HDP`ye yönelik yapılan her saldırıyı kınadığını; Demirtaş`ın ise Van`da Burhan Kayatürk`e, Siirt`te Yasin Aktay`a ve Erzurum`da Abdurrahim Fırat`a yapılan saldırıyı kınamadığını anımsatarak, "Kınayamaz çünkü kulağını çekerler, çünkü ona talimat verenler o saldırıyı yapanlar. Türkiye`de demokratik siyaset böyle olmaz. Herkes kendisi olacak, özne olacak. Kimse karşımıza maskelerle çıkmamalı, kendisi, kimliği neyse çıksın. Bir ayağı dağda bir ayağı ovada siyaset olmaz" diye konuştu.
Demirtaş ile 1 Ekim`de yaptığı görüşmeye değinen Davutoğlu, "Kendisine de söyledim. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutumunun doğru olduğunu, bu yolda devam etmesinin faydalı olacağını da söyledim. Biz HDP`nin Türkiyeleşmesini isteriz ama `Türkiyeleşiyorum` diye bir maske takıp da arkasında PKK`dan ya da başka terör yapılarıyla ilintili talimat alıcı tavırlar içine girmemeleri lazım. Bir bakıyorsunuz o bir açıklama yapıyor, bir de Kandil`den bir açıklama geliyor. Aynı yönde tehdit eden açıklamalar. 7 Haziran`da biz giremezsek sivil itaatsizlik yaparmışız. Bizim için partimiz kapatılma davası açıldı. İktidardaydık, bir tek AK Partili sokağa çıktı mı? Haksız da bir muamele yani seçim kaybetmemiştik. Bizim derdimiz Türkiye, bunların derdi Türkiye değil" değerlendirmesinde bulundu.
- "ONLARIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE GAZETEYE BASIYORSUNUZ"
Davutoğlu, Başsavcı Mehmet Selim Kiraz`ın şehit edilmesinin bir provokasyon olduğunu ve arkasını getirmek için de birçok başka provokasyonların planlandığını işaret etti. Medya ve bütün siyasi kesimlerden bekledikleri bir şeyin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu provokasyonlar karşısında ortak tavır alınmadı. Bugün seçimlere doğru giderken de bu şiddet karşısında hepimizin ortak tavır alması lazım. Mısır`daki darbe üzerine yapılan yorumlarda da daha doğrusu Mısır`da seçilmiş Cumhurbaşkanı`nın idam kararı üzerine yapılan yorumlarda da herkesin özen göstermesi lazım. Buradan Türkiye`ye dolaylı atıflarda bulunacak yayınlar yapmak da tam seçime girerken medyanın en son yapması gereken şey.
Doğan Medya ile yaşananlar, bizim tarafımızdan, hükümet tarafından ortaya konan bir tavır değil, bu medya grubunun ortaya koyduğu bir tavrın doğurduğu sonuçlar. Hükümet eğer Mehmet Selim Kiraz`ın şakağına silah dayanan resimleri basmamış olsaydı, bu medya kuruluşuna bir tavır sergiler miydi? Bu onların tutumu. Eğer internet sayfasında, `yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanı`na verilen ceza` diye ima eden...Niye başka bir başlık seçilmiyor? Bir taraftan DHKP-C terör örgütünün bu eylemini nerede ise terör örgütünün dolaylı reklamını yapacak şekilde, onların istediği şekilde gazeteye basıyorsunuz sonra HDP`nin bütün bu terör yapılanmasıyla ilişkisine net tavır belirlemediği halde HDP çıkıp da `PKK, silahı bıraksın` dedi mi? Diyemedi. Peki bu yayın organları niye ona bu desteği veriyorlar? Niye? Yani Türkiye`de şiddete açık tavır koymayan herkese karşı bizim tavır koymamız lazım. Kim olursa olsun."
- "SİYASETİN MAYASI ARTIK AK PARTİ"
Selahattin Demirtaş`a çağrıda bulunan Başbakan Davutoğlu, "Samimiyse demokraside, yarın çıkıp, `PKK artık silahı bırakmalı, PKK silah bırakmaması halinde önce biz tavır sergileyeceğiz` desin, ben açıktan tebrik edeceğim. `Tamam şimdi sen, demokrasiyi benimsemişsin` diyeceğim. Yarın çıksın söylesin bunu. Ama bunu söyleyemeyen birini Türkiye`de demokrasinin tek umudu gibi lanse etmeye çalışmak, tek bir şeyle izah edilir, AK Parti`yi durdurmak için. Kimle olursa olsun ittifak yapılır, terör örgütü de olsa ona da müsamaha gösterilir, paralel yapı da olsa ona müsamaha gösterilir, daha üç gün önce `f tipi` diye anılan gruplarla ilişkiler de kurulur. Yeter ki AK Parti zayıflatılsın" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, AK Parti`nin bir an yok sayıldığında Türkiye`deki siyasetin "Irak siyaseti" gibi olacağına işaret etti.
Seçim mitingleri için ilk planlamasının 72 vilayete gitmek olduğunu bildiren Davutoğlu, özellikle 81 ile sağlığı elverdiği takdirde gideceğini kaydetti. Davutoğlu, Türkiye`de siyasetin her yerde yapılabileceğini vurgulayarak, asıl iddiası olanın da "siyaseti her yerde yapan" şeklinde olduğunu dile getirdi.
Ahmet Davutoğlu, ülkede 33 vilayette CHP`nin, 45 vilayette de MHP`nin milletvekili olmadığı bilgisini vererek, yarın seçim sonuçları geldiğinde yine bu partilerin aynı sonucu alabileceğini belirtti. AK Parti`nin ise 2 vilayette milletvekili olmadığına değinen Davutoğlu, birisinde çok hassas bir dengede kaybettiklerini, bu seçimlerde ise partisinin Iğdır ve Hakkari`de milletvekili çıkarmasını istediğini söyledi.
Davutoğlu, "Siyasetin mayası artık AK Parti. Bu mayayı çıkardığınızda Türkiye`de siyaset parçalanır, kimlikler parçalanır. Kimlik siyaseti yapmayan şu anda AK Parti`dir. Eskiden böyle değildi" dedi.
- "YARGIYA SUNSUNLAR, YSK`YA SUNSUNLAR"
Demirtaş`ın seçim sonuçlarıyla ilgili "3 bin 500 kişilik bir hile ekibini kurdular, başında da Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu var, sandıkta hile yapacaklar" iddiasında bulunduğunun anımsatılması üzerine Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu o kadar adice bir iftira ki. Nerede bunun delili? Şimdiden birileri seçim sonuçlarıyla ilgili spekülasyon yapmaya çalışıyor. Peki şunu reddedebilir mi? Bu olmayacak ama böyle bir şey yok, tamamıyla iftiradır. İspat etsin, yarın kimse Süleyman Bey benim teşkilat başkanım, böyle bir şey ispat edilsin, olmadığından eminim de, ispat etsinler ben istifa ederim veya başkası, kimse bunu sorumlusu görevden alınır. Ama böyle bir şey yokken, Türkiye`de demokrasi üzerine gölge düşürecek ifadelerde bulunmak aslında darbemsi girişimler buradan. Yavaş yavaş bunu işliyorlar, gündeme getiriyorlar, 8 Haziran günü seçim yenilgisini duyduklarında milleti sokağa dökmeye çalışacaklar.
Şimdiye kadar da hiçbir seçimde Türkiye`nin herhangi bir şüphesi olmamıştır, bugün de yok. Söz konusu değil. Bu şuna benziyor, 1994`te büyükşehir belediye başkanlığı seçimine giderken, Sayın Cumhurbaşkanımız için `gelecekler, otobüslerde başı açıkları bindirmeyecekler...` gibi bir sürü yaygara çıkardılar. Bir panik havası oluşturmaya çalıştılar, bir karşıtlık, bir gerilim. Şimdi bu söylentilerle aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar. İspat etsinler, varsa ellerinde bir belge yargıya sunsunlar, YSK ya sunsunlar, söz konusu değil. Biz zaten bu seçimi kazanacağımızdan o kadar eminiz ki, niye böyle bir şeye başvuralım?"
Muhalefet partilerinin ve bazı yapıların hedefinin AK Parti`yi iktidardan indirmek olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Mümkün mü, yapabilirler mi, mümkün değil. Ama hedef bu olunca, yıl 2002. AK Parti`nin iktidara gideceğine dair bütün belirtiler ortaya çıkınca kurucu genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ı siyasetten yasakladılar" diye konuştu.
Davutoğlu, 2002`den sonraki yıllarda da AK Parti`nin hep engellenmeye, yıpratılmaya çalışıldığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Her seçimden önce biz bir şeyler yaşadık. 2011`e giderken bu sefer Kılıçdaroğlu`nu kaset oyunlarıyla getirdiler. `Gandi` diye Kılıçdaroğlu`nu parlatmaya çalıştılar. Ama taştan elmas çıkmıyor. Şimdi o, olmadı. 2013`te Gezi olayları, 17-25 Aralık olaylarıyla durdurmaya çalıştılar. Şimdi ise buldukları formül Demirtaş ve HDP üzerinde, `acaba AK Parti`nin alacağı milletvekili sayısını azaltabilir miyiz? Karşıda bir koalisyon oluşturabilir miyiz?` Bu mümkün değil. Benim alanda gördüğüm, şartlar itibarıyla da mümkün değil. 47 miting yaptım. Olağanüstü coşkulu ve AK Parti iktidarının halk tarafından nasıl teveccüh ile karşılandığını gösteren tablolar içerisinde seyrettik. Bizim halk sağduyu sahibidir. Süregiden bir istikrarı, bir başarı hikayesini durduracak her türlü algı operasyonuna karşı dirençlidir."
-"AK PARTİ İDDİA PARTİSİDİR, ÖZNEDİR"-
Koalisyon ya da azınlık hükümeti kurulacağı iddialarının kaynağının ne olduğu sorulması ve AK Parti`de de bazı isimlerin bu iddiaları konuştuğunun belirtilmesi üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
"Hayır, bizim parti içinde hiç kimsenden böyle bir şey gelmedi. AK Parti içinde birisi böyle bir şey söylesin, ben önce ona sorarım, `nereden çıkartıyorsun bunu` diye. AK Parti içerisinde hiçbir şekilde, hiçbir zeminde `azınlık hükümeti kurabiliriz` gibi bir ifade söz konusu olmadı. Biz CHP, MHP, HDP değiliz. Bizde bir parti disiplini var. Bir tek milletvekilimiz ya da adayımız, böyle bir şey söylese ben önce ona sorarım, o zaman siyaset yapmayacaksın. Azınlık hükümetine razı olan birisi bizden değildir. Yani bizden değildir derken, hatayen bir şey söyleyebilir ama bizimle siyaset yapan azınlık hükümetine, koalisyonuna falan razı olmaz. Eğer 12 yıl böyle bir şeyi kabullenmiş olsaydık iktidarımızı sürdüremezdik. AK Parti iddia partisidir, öznedir. AK Parti`de siyaset yapan herkes en zor şartta dahi o iddiasını sürdürür."
Davutoğlu, koalisyon iddialarının ilk olarak dışarıdan, ardından da içeriden bazı medya kuruluşları tarafından gündeme getirildiğine dikkati çekerek, HDP ve paralel yapıya şu eleştirilerde bulundu:
"Paralel yapının HDP ile perde gerisinde ne görüşme yaptıkları şimdi daha net ortaya çıkıyor. KCK operasyonlarını yapan, bugün bu dinleme faaliyetlerini yapan polislerdi. HDP`nin iki yüzlülüğüne bakın ki şimdi onlarla koalisyon içinde. Paralel yapıda bizim orada dershanelerimiz teröre giderler diye, dershaneler konusunda bunu argüman olarak kullanıyorlardı şimdi HDP ile el ele `AK Parti`yi nasıl zarara uğratırız` diye uğraşıyorlar. Dolayısıyla bu koalisyon psikolojisini oluşturma çabası tamamen manipülatiftir, bir manipülasyondur. Ne alanda böyle bir vaka ne de bunun siyasi gerçeklikle bir alası var."
-"BAŞARI HİKAYELERİ HEP İSTİKRARLI TEK PARTİ YÖNETİMLERİYLE OLMUŞTUR"-
Davutoğlu, HDP`nin barajı geçip geçmeyeceğiyle ilgili bir soru üzerine, şunları ifade etti:
"Ben ihtimal vermiyorum. Hadi AK Parti`yi bir şekilde zarara uğrattılar. Bir koalisyon ihtimali kendilerince doğdu. Allah aşkına HDP ile MHP`nin yan yana bir koalisyonda bakan bulundurmasını aklınız alıyor mu? Hadi aldı, yan yana oturdular ülke nasıl idare edilir? MHP, DSP ve ANAP`ın koalisyonda, Bakanlar Kurulu toplanmıyordu. Aylarca toplanmıyordu. Üç lider bir araya gelip de bir toplantı yaparsa, `ne olacak` diye bakılıyordu. Onun yerini MGK almıştı. Türkiye`de parlamenter demokrasinin bittiği an o andır. Türkiye`de hiçbir zaman koalisyonlardan her hangi bir şekilde başarı hikayesi çıkmadı. Türkiye`nin başarı hikayeleri hep istikrarlı tek parti yönetimleriyle olmuştur."
Davutoğlu, koalisyonların Türkiye`yi büyük sıkıntılara soktuğunu, bu dönemlerde demokrasinin kalmadığını ve ülkeyi bürokrasinin yönettiğini bildirerek, şöyle devam etti:
"Türkiye`de koalisyonlar dönemi 12 yıldır kapandı. Bundan sonra bizim karşımıza güçlü bir alternatif çıkartamadıkları için bu kapanmıştı, bundan sonra ya doğru dürüst siyaset yapıp halka kendilerini anlatmaları lazım ya da görünür gelecekte şansları yok. Biz hata yaparsak, yanlış yaparsak tabii ki halk bunu sorar. Gece gündüz çalışmamızın sebebi böyle bir hatayla yanlışla değil, siyasetimiz ve istikrarımızla halkın huzuruna çıkmak. Şu ana kadar da başarımızın arkasındaki sır halk ile millet ile aynı dili konuşmak. Şu anda değişen, o anlamda bir tablo yok. Karşımızda da AK Parti vizyonuna karşı başka bir Türkiye vizyonu üreten parti yok. Beyannamelerinde, hep noktasal olarak kendilerince son derece fırsatçı bir şekilde, `hangi vatandaş kitlesini nasıl aldatabilirim` şeklinde bir yaklaşım var."
-"PROVOKASYONLARA KARŞI BİZ HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALIRIZ"-
Muhalefet partilerinin muhalefet yapış biçimlerini de eleştiren ve "Noktasal olarak AK Parti`yi eleştirmek bir alternatif üretmek değildir" diyen Davutoğlu, "Türkiye`de bir AK Parti siyaseti var, özne olarak. Bunun karşısında her hangi bir şekilde siyaset üretemeyip, AK Parti`nin siyasetini ya eleştiren ya da taklit eden tali ve ikincil, tabiri caizse siyasetin türevleri bunlar. Ben Türkiye`nin geleceğinde koalisyon ihtimalini görmüyorum ama böyle bir plan var, böyle bir manipülasyon var. Yani 12 Mart`ta olduğu gibi, 28 Şubat`ta olduğu gibi istedikleri tarz bir koalisyon yapabilmek için darbe demeyeyim, darbemsi birtakım eylemler içine girmek isteyenler olabilir, bu provokasyonlara karşı biz her türlü tedbiri alırız" ifadelerini kullandı.
AK Parti olarak seçimdeki başarı kıstaslarının tek başına iktidar olduğunu vurgulayan Davutoğlu, seçim anketleriyle ilgili şunları söyledi:
"Seçim yaklaşırken çok tartışmak istemem. Nihayet bizim motivasyonumuz hangi rakam olursa olsun, yüzde 55 oldu `60 niye olmasın` deriz, yüzde 65 oldu `70 niye olmasın` deriz. Bizim için bir üst limit yok. Biz CHP değiliz. Başarı kıstası iktidar olmaktır. Şu anda elimizdeki anketlerde, bu konuda bir sıkıntı görmüyoruz. Bir sıkıntı görmüyoruz ama oyumuzu daha yukarı çekip, hedefimiz en güçlü iktidarı oluşturmak."
Davutoğlu, elektrik kesintilerine ilişkin soru üzerine, elektrik kesintilerinin bir şehir efsanesi olduğunu, ayrıca her sandığın başında müşahit bulunduğunu, müşahitlerin elektrik kesintisi olsa bile durduracağını, işlem yaptırmayacağını söyledi.
Türkiye`de son derece güçlü bir Yüksek Seçim Kurulu (YSK) olduğunu belirten Davutoğlu, "YSK o kadar tarafsız ki; geçen cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken Dışişleri Bakanıydım, dedim ki; `şu randevu sistemini yurtdışında kaldıralım, vatandaşlarımız rahat oy kullanamıyor`. YSK, uygun görmedi, kaldırmadı. Biz hükümet olarak baskı yapıp, `kaldırın` diyebildik mi? Demedik. Seçime katılım düşük oldu ama YSK kararına uyduk" diye konuştu.
Davutoğlu, Türkiye`de seçim yönetiminin AK Parti`nin elinde olmadığını, tarafsız İçişleri Bakanlığı`nın seçim güvenliğini sağladığını belirterek, şöyle devam etti:
"Seçimi Türkiye`de YSK yönetir. Yüksek Seçim Kurulları, onlar karar verir. Seçim sandığının başında AK Parti`li yetkililer yok. AK Parti`li bir kişi varsa bütün diğer partililerden de bir kişi var, hepimiz oraya eşit şartlarda gidiyoruz. Şimdiden iki şeyi yapmak istiyorlar, seçim yenilgilerine mazeret bulmak, halkı sokağa dökmek. Şimdiden uyarıyorum, demokrasi mücadelesi vereceklerse seçime razı olacaklar. Halkı sokağa dökmeye çalışan, 7 Haziran akşamı, 8 Haziran akşamı hiçbir şekilde herhangi bir taviz vermeyiz. Kim sokağa dökmeye çalışırsa her türlü güvenlik tedbiri alınır. Türkiye`de seçimler kaos çıkarmak için yapılmıyor. Türkiye`de seçimler, istikrar sağlamak için demokratik istikrarı sağlamak için yapılıyor."
-"DEMİRTAŞ, `PKK`YA SİLAHLARI BIRAK` DESİN"-
Davutoğlu, "Demirtaş, eğer bu kadar kendine güveniyorsa veya demokrat olduğunu iddia ediyorsa, bunu da ona söylemiyorum, yanında topladığı birçok liberal görünümlü veya değişik marjinal grupların da içinde olduğu özgürlükçü olduğunu iddia ettikleri çevreler var; bir gün sorsunlar Demirtaş`a ve desinler ki; `Şu PKK`ya silahları bırak çağrısı yapalım` desinler, yarın yapsın, `Ben PKK silahları bırakmaması halinde onlarla irtibatlarımı keserim` desin, `zaten irtibatım yok` diyebilsin. `Biz silahlı bir yöntemi benimsemiyoruz` desin. Bunu İstanbul`da desin ama gitsin Diyarbakır`da da desin. Bakın ben Bitlis`te ne diyorsam, Aydın`da da onu söyledim" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, Demirtaş`ın PKK`ya silahları bırakmasını söylemesi halinde "Böyle bir şey söylesin, tebrik edeceğim. `Demokrasi kavramını kullanabilirsiniz` diyeceğim ama Kadıköy`de konuşurken barışçıl, Ağrı`da konuşurken savaşçı, böyle olmaz. Hepimizin öncelikle samimi olması lazım, şeffaf olması lazım" dedi.
-İMRALI`DA ÖCALAN`IN DURUMU-
Kandil`den dönen HDP yöneticisinin ``İmralı`da Öcalan`a tecrit uygulanıyor`` açıklamasıyla ilgili değerlendirmesi sorulan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Tecrit kavramı, bir mahkum için kimseyle ilişki kuramamasıyla ilgilidir, avukatıyla da görüşür, eğer sağlık durumu varsa her türlü hukuki bakımdan görüşmeyi yapar, herhangi bir tecrit yok. Ama eğer siyasal görüşme yapacaklarsa, bu gidenler herhalde `haliniz nasıl` diye sormaya gitmiyorlar, o zaman silahsızlanmayla ilgili atılması gereken adımı atsınlar, silahsızlanma yönünde bir adım, bir irade beyan etsinler, o zaman düşünülür. Ama yapmak istedikleri şu, hem taahhüt edilen silahsızlanmayla ilgili adımı atmayacaklar hem de adaya gidip şov yapıp kendilerince siyasi rant toplayacaklar, bu olmaz, yani ikiyüzlülük olmaz."
"Süreç nihayet temelde silahsızlanmaya odaklanmıştır" diyen Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu yönde bir eğilim, bir irade, bir beyan söz konusu olmaması halinde adaya gidip görüşme yapmanın anlamı ne? Yani seçim sürecinde anlamı ne? Seçim süreci sonrasında tabii ki çözüm süreci devam edecek, tabii ki; görüşmeler yapılacak, her düzeyde, her zeminde, biz çözüm sürecinden hiçbir şekilde geri adım atmayız, her şekilde bu devam edecek" yorumunu yaptı.
-"2013 MAYIS`INDA ÇEKİLECEKTİ TÜRKİYE`DEN SİLAHLI GRUPLAR"-
Davutoğlu, seçim sürecinde İmralı ile yapılmak istenen görüşmelerin sebeplerinin izah edilemediğini anlatarak, "Bir taraftan da PKK veya Kandil, `silahsızlanma konferansı yapmayacağım` diyor. `Silahsızlanma gerçekleşmeyecek` diyor. Peki o zaman nedir niyetiniz? Niyet şu; bir taraftan silah tehdidinde bulunacaklar, bir taraftan oy isteyecekler. Silahı Demokles`in kılıcı gibi kullanıp oy istemeye kalkacaklar, bu olmaz. Çözüm istiyorlarsa, ciddi şekilde görüşülmeli, ciddi adımlar atılmalı. 2013 Mayıs`ında çekilecekti Türkiye`den silahlı gruplar" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, "Biz sabırla atılması gereken her adımı attık. Ondan sonra meydan okumayı Demirtaş kendisi yaptı; Nevruz`da üç-dört gün önce; TBMM`de doğrudan Cumhurbaşkanımızı hedef alan konuşmayı niye yaptı? Sabote etmek için yaptı. Çünkü kendi aralarında da bir otorite çatışması var. `Ben yoksam bu iş yok, sabote ederim bu işi` demek için yaptı` dedi.
"Niye silaha ihtiyaç hissediyorlar, silahlı mücadelenin savunulabilir ne yanı var" diye soran Başbakan Davutoğlu, "Her zaman teröre karşı olmak lazım. Şimdi Türkiye`de her görüş serdediliyor, her kanaat ifade ediliyor. Hiçbir yasak yok, kimsenin üzerinde bu anlamda reddedici, `asimilasyon politikaları` dedikleri politikalar söz konusu değil. Türkiye`de hiç kimsenin üzerinde bir baskı yokken, silaha neden ihtiyaç hissediliyor?" dedi.
Çözüm sürecinin donduğu veya askıda kaldığına ilişkin soru üzerine de Davutoğlu, "Bizim için çözüm süreci devam ediyor, her yerde anlatıyoruz. Ben bütün mitinglerimde Doğu`da, Güneydoğu`da miting yaptım, muhatabımız halk. 6-7 Ekim olaylarında bu vandallara, bu şiddet yanlılarına halk yüz vermediği için ve kendi kazanımlarının nasıl kaybedilebileceğini gördüğü için 6-7 Ekim olayları sonrasında yeni bir atmosfer doğdu. Bundan sonra da her kesimle HDP de dahil bu konuşulabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Seçime giderken, demokrasi oyunuyla, terör oyununun aynı zamanda oynanmasına izin vermeyeceklerini belirten Davutoğlu, seçimden sonra da kimlerle neler yapılabileceğine bakacaklarını ama çözüm sürecini kesinlikle, kesintiye uğratmayacaklarını vurguladı.
"Çok açık söylüyorum; ya demokrasi oyunu oynayacaksın ya da terör oyunu. İkisi birden olmaz" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
"HDP, bir taraftan İmralı`ya giderek çözüm oyunu onamak istiyor, bir taraftan Kandil`den mesaj getirerek şiddet oyunu oynamak istiyor, bir taraftan da Kadıköy`de şimdi ismini zikredemeyeceğimiz kadar marjinal grubu, liberal, kendilerince, grubu bir araya getirip `Çiprasvari` bir protest hareketi oluşturabilir miyim?` diyor. Bu kadar farklı hesaplar içinde siyaset yürütmek doğru değil."
Davutoğlu, bir yanda da CHP`nin, böyle bir HDP`ye çanak tuttuğunu dile getirerek, "Aynı dili kullanıyorlar. `Diyaneti kaldıracağım` diyor, öbürü `ben de` diyor. Birisi, asgari ücretle ilgili akıl dışı mantıkla 5 bin diyor, öbürü bin 500 diyor, bir başkası da 3 bin diyor" diye konuştu.
-"CHP`NİN ZİHNİYETİ İLE HDP`NİN ZİHNİYETİ BİREBİR AYNIDIR"-
"Siz bir CHP-HDP yakınlaşması mı görüyorsunuz" sorusu üzerine de Davutoğlu, "Kesinlikle. Zihniyet, aynı zihniyet" cevabını verdi.
CHP`nin Türkiye`de "tek tipçiliği" inşa etmeye çalıştığını ancak yürümediğini ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"HDP de veya PKK da dışarıda aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Neden belli yerlerde, Cizre`de veya başka yerlerde bu 6-7 Ekim olaylarında kendilerinden farklı düşünen herkesi hedef edindiler. Yasin Börü`yü neden öldürdüler, o genç çocukları... Çünkü şunu demek istediler, `Burada biz oluruz. Biz varsak, başkası olmayacak`. Neden? Bir sürü vilayette o şehrin eşrafı batıya doğru göç etme ihtiyacı içinde çünkü baskı uyguluyor. Türkiye bir hukuk devleti. Bu baskılara karşı biz, kesinlikle herhangi bir taviz verilmesine izin vermeyiz. CHP`nin zihniyeti ile HDP`nin zihniyeti birebir aynıdır. İmam hatiplere bakışları aynıdır, dine bakışları aynıdır, `tek tipçilikleri` aynıdır, kötü ulusçu anlayışları aynıdır, hiçbir şekilde uzlaşmaya yakın olmamaları aynıdır. Ellerine bir bölge, ülke verseniz yapacakları tek şey, 28 Şubat zihniyetinin bir Kürt versiyonunu, bir de Türk versiyonunu yapmak, başka hiçbir farkları yok."
-"BU İHBARLARIN HEPSİNİN DOĞRU OLACAĞI ANLAMINA GELMEZ"-
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz`ın, "ihbar üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu bin kişi hakkında soruşturma açıldığı" yönündeki sözlerinin hatırlatılmasının ardından görüşü sorulan Davutoğlu, "paralel yapı" denilen olguların esas itibarıyla en zararlı tarafının devletin işleyişi olduğunu belirtti.
Bir organizmadaki kalp, beyin ve böbreğin alternatifinin vücuda enjekte edilmesi durumda işleyişin olmayacağını örnek veren Davutoğlu, problemin de buradan kaynaklandığına işaret etti.
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yapılmak istenen, bir emniyet teşkilatı var, kendi hiyerarşisi var, bir de onun içinde başka bir hiyerarşik yapıyla alternatifini kurmak... Ne bileyim bir diplomasi ya da başka bir bürokraside, onu kontrol etmeye çalışmak, bu kanser gibi bir şey. Türk Silahlı Kuvvetleri bu anlamda Türkiye`nin pazısı, bir enerji kaynağı, nihai şekilde vücudun güvenliğin sağlayan mekanizmadır. Buraya herhangi bir şekilde böyle bir yapının nüfuz etmesine izin verilmez. Emniyette ne olursa, burada silahlı kuvvetlerinin bürokrasi olarak bir farkı yok. Emniyette ne olursa, adliyede ne olursa, bu yapı ne kadar tehlikeli ise orada da tehlikeli olur. Türk Silahlı Kuvvetleri`nin güçlü bir geleneği vardır. Bu tür yapılara karşı daha bağışıklı bir karakteri vardır, bu gelenek sebebiyle. Bizim yapacağımız şey şudur; çok açık bir şekilde ifade ediyorum, tek tek böyle bir yapı içinde olmayan, normal vücudun işleyişini aksatmadan yürüten kim varsa; etnik, mezhebi, siyasi, dini görüşlerine bakılmaksızın ehliyeti varsa, bürokraside o çalışır. Ama nerede olursa olsun ve kim olursa olsun, dini anlayışı ne olursa olsun, siyasi anlayışı ne olursa olsun, vücudun işleyişini, bürokrasinin işleyişini, felç edecek ya da yanlış yöne sevk edecek bir yapılanma varsa, ona da engel olunur. Dolayısıyla bu yapıyla her yerde mücadele ederiz. Denildiği gibi birçok ihbarlar gelir, o olur, bu olur. Bu, ihbarların hepsinin doğru olacağı anlamına gelmez."
-"BUNLARIN BİRÇOĞU İHBARVARİ ŞEYLERDİR"-
"Rakam sizi şaşırttı mı?" sorusu üzerine de Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu rakamlar daha çok ihbar şeklinde gelen şeylerdir. Bu şekilde, böyle bir rakam, `paralel yapılanmaya mevcut şu kadar subay vardır` diye bir rakam söylemek doğru değil. Böyle bir rakam da kesinleşmiş bir rakam olarak zikretmek de herhalde Sayın Savunma Bakanımız da böyle kastetmedi zaten. Bunların birçoğu ihbarvari şeylerdir. Genelkurmay Başkanımız, her hafta olağan görüşmede birçok konu hakkında olduğu gibi bu konu hakkında bana ve cumhurbaşkanımıza da bilgi verir. Türk Silahlı Kuvvetleri`nin güçlü bir geleneği vardır. Biz o geleneğin korunması ama en önemlisi de devletin işleyişinde bütün kurumların bulundukları konumu ve üstlendikleri misyonun gereğini yapabilme kabiliyetlerini sürdürebilmeleri için ne tedbir gerekiyorsa bunu alırız."
- "HUKUKUMUZU HER ZAMAN KORUDUM"-
"Kısa bir süre önce 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile Fethullah Gülen ile görüşme konusunda sanki farklı şeylerden bahsedilmişti. Karşılıklı açıklamalar olmuştu. Sayın Gül`ü aradınız mı ya da o sizi aradı mı? Konuşma oldu mu?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Ben onu karşılıklı açıklama olarak değerlendirmiyorum" dedi.
Gül`e olan saygısının herkesçe bilindiğine vurgu yapan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Normal hayat akışı içinde, sadece bu dönemi kastederek söylemiyorum, 1990`lı yıllarda da dostluğumuz gereği Refah-Yol hükümetinde olsun, ne zaman `Sizin desteğinize ihtiyacım var` demişse, iki dakika bekletmemişimdir. Nihayet, akademik hayatta da ben bu tür misyona önem veririm. Ve belli bir kültürel ilkeler var oturttuğumuz, hepimiz açısından. Yine başbakan başdanışmanı olarak Sayın Abdullah Gül`e ilk başbakan olduğunda da hizmet ettim, destek verdim. O günden bugüne benim Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül`ü herhangi bir şekilde üzecek, herhangi bir şekilde onu rencide edecek ya da üzecek bir tavır içine girmediğimi herkes bilir. Hukukumuzu her zaman korudum."
- "SÖYLENECEK ŞEYLER DE SÖYLENDİ"-
"Paralel yapı"nın sözcüsü mahiyetinde birisinin, "böyle bir şey oldu" diye açıklama yapmamış olsa söyleme ihtiyacı da hissetmeyeceğini, gündeme de gelmeyeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu konuyu ben gündeme getirmiş değilim, o zaman da benim açımdan olayın oluş şekli ile ilgili kanaatlerimi beyan ettim. Sayın Cumhurbaşkanımız da kendi kanaatini beyan etti. Söylenecek şeyler söylendi, o anlamda bunun karşılıklık içinde söylenmiş bir söz olarak telakki etmemek lazım. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızla hukukumuz bu anlamda kuvvetlidir. Tabii bundan kısa bir süre önce de görüşmüşlüğümüz vardır, uzun bir aile ziyareti. Aramızda bu anlamda görüşmemize engel olan bir konu olduğunu düşünmüyorum. Fakat benim açımdan olayın seyri bellidir. Benim bu konulardaki hassasiyetim de herkes tarafından bilinir. Söylenecek şeyler de söylendi. Sayın Cumhurbaşkanımızla olan ilişkimiz, bütün bu olayların ötesinde, hem derindir, köklüdür, muhabbete dayanır, hem de önümüzdeki dönem itibarıyla da ilişkimizi etkileyecek bir konu olduğunu düşünmüyorum."
TÜRKİYE GAZETESİ
Erzurum
24.11.2024