Ender Yüncü Yazdı!...
Özel sohbetlerde at hırsızlığı esprisi sıkça yapılır. At hırsızlığı hikâyesi nedir diye soranlara verilecek cevap çok basittir aslında. At hırsızı atı çalmış, nallarını ters çakmış, bu şekilde de atını arayan adam, tam tersi istikamette iz sürüp atı aramak zorunda kaldığı için de bir türlü atını bulamamış. Zekice düşünülmüş bir hırsızlık örneği olarak da bazılarında espri konusu olmaya hâlâ devam ediyor.
Erzurumlular olarak at hırsızlığı ile itham edilmek kanımıza dokunsa da, zekâ ürünü bir hırsızlık yapmak bizde gizli bir gurur hissi uyandırıyor.
Bir yanımız hırsızlığı kerih görürken; öteki yanımız hırsızın zekâsını zımnen de olsa ödüllendirmiyor mu bu ülkede? (Örneğin; Meclis üyesi, Encümen, Başkan yardımcısı, danışmanve daha bir çok Mevki, Makam vb. Ödüllerle)
Türkiye´de olduğu gibi Erzurum´da da birinci gün hırsız, ikinci gün hırsız, üçüncü gün beyefendi olduğumuz bir ülke burası...
Şükür ki, bu ülkede hırsızın suratına ´sen hırsızsın´ diye kelimeler patlatan şairler, yazarlar ve gazeteciler var.
Eeee!... Utanmazın yüzüne tükürmüşler Şükür Yarabbim Nisan Yağmuru yağdı demiş.
Buradan ille de sen, o, bu, şu gibi at hırsızlarını, mezarlık soyguncularını, tüyü bitmemiş yetim hakkı yerken yüzü kızarmayanlarını isimlendirmenin bir alemi yok. Nasıl olsa elleriyle yüzünü sıvazlayıp Şükür Yarabbim diyecekler.
Neme lazım. Biz ürkütmeyelim fincancı katırlarını, alan memnun satan memnun.
Bir at hırsızı hikayesiyle yazımızı sonlandıralım.
Biraz düşünüp biraz da halimize ağlayalım.
Çölde yaşayan kabilelerden birisinin, bu pek sevgili atına atlayarak tek başına çöle gezmeye çıkmış. Hayli zaman at koşturduktan sonra dönmek üzere iken uzaklarda hareketlilik dikkatini çekmiş. Çöl uçsuz bucaksız bir yerde bunun ya bir av ya da yardıma muhtaç birisi olduğunu düşünmüş. Yanına yaklaştığında gördüğünün yerde yatan bir insan olduğu ortaya çıkmış.
Atından inerek yerdeki adama yardıma gitmiş. Önce adamın nefes alıp almadığından emin olmak istemiş. Yerde yatan bedenin nefes aldığını görünce sevinip atının terkisinden su kırbası almak üzere iken, yerdeki mecâlsiz ve hasta adamı, o herkesten kıskandığı değerli atın üzerinde görünce şaşırıvermiş.
Adam atı topuklayıp erişilemeyecek kadar uzaklaştıktan sonra dönüp, alay edercesine bakmış atın sahibine,
Atını o kadar seven sahibi bağırmak çağırmak yerine durduğu yerde ağlıyormuş.
? Ne oldu? diye seslenmiş hırsız,
?Zoruna gitti de ondan ağlıyorsun değil mi? Sen ki bu atı kendi gözünden, evlâdından bile kıskanırdın ama bak, aklım ve çevikliğim sâyesinde şimdi benim oldu atın; ne kadar ağlasan yeridir!?
Atın sahibi gözyaşlarını silmiş; demiş ki, ?Hayır ey hırsız, atımı çok severdim, doğrudur; senin onu benden çalman elbette gücüme gitti, fakat onun için ağlamıyorum.?
? Yaa, niçin ağlıyorsun öyleyse?
? Şunun için: Bu haber yarın etrafta duyulduğunda, senin nasıl bir hile ile atımı elimden kapıp çaldığın dilden dile dolaştığında bundan sonra çölde hiç kimse yerde yatan ve ölmek üzere olan gerçek ihtiyaç sahibine bir damla su vermeye çekinecektir. Üzüntüm ondan!
Erzurum
23.11.2024