Kıymetli Dostlarım,
Bugünkü paylaşımımda sizlere 1997 yılında Bulgaristan´ın Sofya kentinde kalırken yaşadığım bir anımı anlatmak isterim.
Kalmış olduğumuz Sheraton otelinde bizleri (otelin hissedarlarından olan) çok sevdiğim Ömer abi isminde bir dostum misafir ediyordu. Her ne kadar gurbette olsakta Ömer Mersan abinin kaliteli ev sahipliği sayesinde gerçekten çok rahattık.
Ömer abi, otelin güvenliğinde genel olarak Bulgar TÜRKLERİ´ni tercih ettiği için bu kardeşlerimizle de boş vakitlerimde TÜRK BİRLİĞİ üzerine sohbetler ediyordum. Sonraki günlerde daha rahat edeceğimizi düşündüğümüz için bir villaya yerleştik. Ömer abinin görevlendirmesiylede bu güvenlik arkadaşların bir kısmı villanın güvenliğini sağlamaya başladılar.
İçlerinde Macar lakaplı bir güreşçi kardeşimiz vardı. Güreşte daha önceleri Avrupa ikinciliği derecesi varmış. Bu kardeşimize nedense Macar lakabını takmışlardı. İlk işim bu lakabı yasaklayıp kendisine TÜRKO lakabını vermek oldu.
Bir gün sohbet ederken TÜRKO´ya gerçekleşmesini en çok istediğin hayalin nedir? Diye sorduğumda bir tane motorsikletin markasını söyleyerek bu motorsikletin sahibi olmak ve onunla gezmek demişti. Bende ona hayretle bakıp daha ulaşılmaz bir hayalin yok mu? Dediğimde bu zaten bizim kazandığımız parayla ulaşılmaz bir hayal demişti (Çünkü o dönem hatırladığım kadarıyla 50 $ maaş alıyorlardı, Bulgaristan´da çalışan kişiler.).
Daha sonraki gün kendisinin haberi yokken birkaç yere telefon açtırarak Bulgaristan´da bahsettiği motorsikletten var mı? Diye araştırdığımda bir tane olduğunu öğrendim. Arkadaşlara talimat vererek o motorsikleti satın almalarını ayrıca da deri ve metal işlemeleri olan özel motorsiklet sürücüsü kıyafetlerinden de mutlaka satın alıp getirmelerini istedim (Hatırladığım kadarıyla o kıyafetlerde çok pahalı kıyafetlerdi.).
Motorsikleti ve kıyafetleri getirttiğimde,TÜRKO´ya; al bak, hayalin gerçek oldu, demiştim. TÜRKO´nun o an ki suratını inanınki size anlatabilmem asla mümkün değildir. TÜRKO,dili tutulmuş gibi konuşamazken yanındaki diğer arkadaşından öğrendiğime göre ise o motorsikletten koskoca Bulgaristan´da iki tane daha varmış. Bir tanesi Bulgaristan Başbakanı´nın oğlunda, diğeri ise Bulgaristan´ın en zengin adamının oğlundaymış.
Telefon görüşmelerimi yapmak ve birazda istirahat etmek için odama geldiğimde TÜRKİYE´den ziyaretime gelen o zamanlar görüştüğümüz, şu an ise bazı sebeplerle konuşmadığımız eski bir tanıdığım yanıma gelerek bana camdan dışarı bakmam için rica ediyordu. Ancak bunu söylerken gözlerindeki yaşta dikkatimi çekmişti. Merak edip camdan baktığımda, TÜRKO´nun motorsikletin karşısına oturarak motorsikletle normal bir insanla konuşur gibi hatta ve hatta bir insanın çocuğu ile konuşur gibi konuştuğunu gördüm (Bu sahne beni de çok duygulandırmıştı.).
Daha sonraki birkaç ay içersinde TÜRKİYE´de hakkımda tutuklama kararı çıkarıldığını öğrenince özel bir uçak tutarak TÜRKİYE´ye gelip teslim oldum. Teslim olmadan önceki son sohbetimizde TÜRKO ve diğer arkadaşlarına ne yapıp edip amerika´ya gidip oraya yerleşmelerini ve güçlenmeleri gerektiğini anlatmıştım. Maalesef ki dünyayı amerika yönlendiriyor. Bu yüzden oraya giderek orada güçlenmeniz gerekir demiştim. Siz buralarda kalmaya devam ederseniz akbabalara yem olursunuz, mutlaka amerika´ya gidin diye ısrar etmiştim.
TÜRKİYE´ye geldiğimde daha sonrasında beraat edeceğim bir davadan komik bir şekilde tutuklanıp Kırşehir cezaevinde yatarken cezaevine kaçak olarak soktuğum telefonuma bir arama geldi (Arkadaşlarım bana TÜRKO´nun numaramı istediğini söylediklerinde vermelerini söylemiştim.). Telefonu açıp TÜRKO´ya halini hatırını sorduktan sonra,ne yapıyorsun? Diye sorduğumda amerika´da olduğunu söyledi. İki-üç arkadaşıyla amerika´ya gitmişler. Birkaç mekanın güvenliğini almışlar. Bana kısaca bunları anlattı.
Bende merakla peki amerika´ya nasıl gittiniz? Diye sorduğumda, kendisine aldığım hem motorsikleti hem de motorsiklet kullanıcısı kıyafetlerini sattığını söyledi. Bunu duyduğumda bir anda gözüme ona motorsikleti aldığım günkü motorsikletle yaptığı konuşma sahnesi gözümün önüne geldi. Biraz daha şaşırarak kardeşim, sen bu motordan nasıl oldu da vazgeçtin?Diye sorduğumda,REİS´im senin bize söylediğin gibi akbabalara yem olmamak için mecbur kaldım, sattım demişti.
Kıymetli Dostlarım, seçimlerden önce tek başına bir iktidar çıkaramazsak bizi hayal dahi edemeyeceğimiz zor günlerin beklediğini söylemiştim. Tek başına bir iktidar çıkaramadığımız için maalesef ki yaşadığımız zorluklar ortadadır. Anketlere bakılırsa oy oranlarında değişen pek bir şey yokmuş, yani şu anda da tek başına bir iktidar çıkma ihtimali zayıf diyorlar (Bazen bizlerin gerçekten olayların ciddiyetinde olmadığımız hissine kapılıyorum.).
Kıymetli Dostlarım, ya yıkılmaz armada gibi tüm zorluklarla çarpışacağız ya da görünen o ki akbabalara yem olacağız. Koalisyonlar, siyasetin kanseridir. Bünyeyi zayıf düşürür. Düşman saldırılarına karşı açık bir hale getirir.
İlk iş olarak 20 Eylül pazar günü sivil toplum kuruluşlarının koordine ettiği ve Devlet Büyüklerimizin de katılacağı ?MİLYONLARCA NEFES,TERÖRE KARŞI TEK NEFES? yürüyüşüne katılmakla mücadeleye start vermek tek parti iktidarıyla da bu mücadeleyi taçlandırmak,her vatan evladının görevi olmalıdır.
Tüm dünyaya inat,yıkılmaz bir armada olup akbabalara yem olmayacağız!!!
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER