Tarih: 23.02.2021 00:02

Abdurrahman Zeynal'dan Hem ders alınacak hem onur duyulacak cümleler

Facebook Twitter Linked-in

 

Erzurumlu eğitimci, araştırmacı, yazar Abdurrahman Zeynel...

Erzurum sevdalısı, Erzurum'un tarihi, kültürü, sosyolojisi ile hemhal olan, "Dertleri Erzurum" bir avuç dertli insandan biri Abdurrahman Zeynel...
 

5 yıl önce evladı Dr. Melih Zeynel'i toprağa verdi İlahi takdirle...
 

Ama her baba ana gibi, unutmak mümkün mü?
 

Evladı ile ilgili duygularını bir kez daha döktü hatıraları arasına...

Cümle geçmişlerimizle birlikte, Melih'i Fatiha ve rahmetle  yâd ederek, sabırlar dilediğimiz Abdurrahman Hoca'nın yazısını biz de paylaşmak istedik:

Bir baba için en zor olan şey evladını anlatmaktır. Yüreğindeki acıyı kağıda döküp bütün benliğiyle sarsılmaktır. Affınıza sığınarak bu duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Beş yıl bitti altıncı yıla girdik, görememek, duyamamak, hasretle kavrulmak, uyku hak getire....  

 

Köyde okudum. Yağmurda, çamurda, karda, varlıkta ve yoklukta okuyup öğretmen oldum. Sonra evlendim. İki evladım oldu. Melih ikincisiydi. Kulağına ezan okudum. 1984 sevinç yılımızdı.
Yıllar geçerken Melih büyümeye başlamış, İnönü İlkokuluna kayıt yaptırmıştık. Okuyor, sınıf geçiyor ve büyümeyi sürdürüyordu.

 

Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokuluna gelmişti. Arkadaşları onu seviyor, Melih arkadaşlarını seviyordu. Okulda, mahallede güzel günler yaşarken Anadolu Lisesi'ni kazanarak  orada okumaya başladı.... 
Melih kurban kestirmeyi, kesilen kurbanların başında durmayı ve en güzel düve veya boğayı aldırmayı sever, baba bak bunu alalım derdi. Camiye gitmeyi küçükken çok sever arkadaşlarıyla namazlara giderdi. Bunlar çocuk.. Her çocuk gibi bunlara camide azmışlar, gürültü etmişlerdi... Bir gün yaşlı, sakallı biri bunlar azınca camiden kovmuş,  artık camide görmez olmuştum. Yıllar sonra olayı anlatmış, hem o, hem de ben çok üzülmüştüm.

 

Zaman hızla ilerlemiş, Üniversite sınavları gelip çatmıştı. Her anne baba gibi Melih'i sınavlara hazırlamış, zor olan bu dönemeçten yüz akıyla çıkmış, Eczacılık okumak istemesine rağmen  tercih sıralamasında ilk tercihi olan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanmıştı.
 

Birinci yıl biterken  komite sınavı yapılmış, geçmesi gereken puan olan 60'ı yakalayamamış, 59.96 da kalmıştı. Yani binde 4'lük bir puana ihtiyaç vardı. Kağıdının yeniden okunması için dilekçe vermesine rağmen dilekçesi dikkate alınmamış ve bir yıl kaybetmişti. Tabi kağıdını okumayan, engelleyen döneminde sorumlu olan FETÖCÜ hocası idi.
 

Çok üzülmüştü.. Neyse yıllar ilerlerken Tıp Fakültesi öğrenci derneğinin başkanlığını kazanmış, üç yıl öğrenci temsilcisi oldu. Yıllar sonra mezun oldu. Hekimlik diplomasını aldı.
 

Mecburi hizmet yeri olarak ÇAT Devlet Hastanesi çıkmış görevine başlamıştı. Çalışırken bütün personelin gönlünde iyi izlenimler bırakmıştı. Bir kış günün karlı fırtınalı havada Erzurum'a gelmek için yola çıkmış, yolun orta bölümlerinde kara saplanmış saatlerce  mahsur kalmış, donmak üzereyken Özel İdare kurtarma araçları imdadına yetişmiş,  mutlak bir ölümden kurtarmışlardı.
 

Yine bu esnada geçici görevle Pazaryolu'na tayini çıkmış üç ay orada görev yapmıştı. Bir gün ilginç bir anısını paylaştı. "Baba bir yaşlı amca geldi. Muayene ettim. Reçetesini yazarken sosyal güvencesi olup olmadığını sordum. Yok dedi. Peki amca yeşil kartın ver dedim. O yaşlı amca kızardı, üzüldü ve doktor bey ben utanırım yeşil kart almam. Ben böyle bir şey yapmam" deyince  sustum cevap vermeden lazım olan ilaçlarını paramla alıp evine gönderdim.. Baba sende çok dua aldın demişti.
 

Mecburi hizmeti bitmiş, Aşkale'de açık bulunan Aile Hekimliğine müracaat etmiş, Aşkale'ye atanmıştı. Aşkale Aile hekimliği binası eski, yıpranmıştı. Dr. Melih Erzurum'daki müdürle arası iyi olduğundan kısa sürede gereken tamir işlerini yaptırmış, laboratuar kurdurarak birinci sınıf aile hekimliğini kazandırmıştı.
 

Bir gün köyün birinde verem vakası ortaya çıkmış, hastalığı tesbit ederek tedavi yaparak köyü verem salgınından kurtarmış, bunun sebebinin veremli bir inek olduğunu bulunca  gereken yapmıştı. Durumu anlatınca otur bunu kaleme al ve tıp dergilerinden birinde yayınla demiştim. Ama nasip olmadı...!
 

Bu arada evlendi. Birde kızı dünyaya geldi. Mutluydu. Araba sürmeyi, motor yarışmalarına katılmayı seviyordu. Aşkale'den her gelişinde "baba yine çok dua aldın der, hastalara nasıl ilaç aldığını anlatırdı". Bende bir baba olarak mutlu olurdum.
 

Anneannesi yatak hastasıydı. Rapor çıkarmış bezlerini emekli sandığından alması gerekiyordu. Bir gün sonra gelip raporu yırttı biz paramızla alacağız devlete zarar vermeyelim dedi ...
Hastalara bakan ailelere devlet yüzde elli ucuz parayla araba alınmasını teşvik ediyordu. Melih bundan yararlanıp araba alacağını söyledi. Bir iki gün sonra gelip "baba ben araba almaktan vaz geçtim. Evet kanunen hakkımız ama ben devlete zarar veremem, yetim hakkı yiyemem" deyip vaz geçti.

 

İzmir'de bir hastaneye başhekim yardımcısı olarak çağırmalarına karşılık Erzurum sevgisinden dolayı İzmir'e gitmedi
 2016 yılının Şubat ayına gelmiştik. Bir cuma günü telefon açtı. Baba birazdan geleceğim bir adak kurbanım var onu alıp kestirelim dedi. Saat 10'da eve geldi. Mal meydanına gittik. Bir koç aldı ve Yıldırım Beyazıt Kuran kursuna götürüp teslim ettik.

 

Baba haydi dedemin mezarına gidelim dedi ve gittik. Cumartesi akşam geldiğinde gece sancılandığını hastaneye gittiğini söyledi. Safra taşından şüphelendiğini tomografide bir şey çıkmadığını anlattı. Pazartesi Aşkale'ye gitmiş öğleden sonra sıkıntı çekince Araştırma hastanesine gelmiş ilgili doktorla görüştükten sonra aynı akşam beraber yürüyerek hastaneye giderek yatış yaptık. 200 lira oda parası yatırdık. Tekrar tomografiye gittik. Gereken yapıldı ama yine net bir şey görülmedi. 
 

Sabah 11'de ERCEP olmak üzere ilgili operasyon yerine yürüyerek gittik. Doktor içeri aldı. yaklaşık bir buçuk saat sonra çıkardığında taşı alamadığını söyledi. Melihin karnı kümbet gibi olmuş, perişan haldeydi. Taşı alamadığını Cuma günü tekrar deneyeceğini söyleyerek odasına götürdük. Ne bileyim ayağımızla gittiğimiz hastaneden Cuma günü Melihin Cenazesini alacağımı... Ne bileyim...!?
Şehir üzüntüye boğuldu... Cenazesine katılarak benimle göz birlikte yaşı döktüler....

Türkiye'nin dört bir tarafından taziye mesajları sel gibi aktı. Lakin evladım artık yoktu. İlginç olan bu dört günlük sürede ihmali veya kusuru olanlar bir insani görev olan taziyeyi bile bize çok gördüler. Aleyhimizde neler neler söylediler.....!
 

Son olarak emekli sandığı Doktor Melih'in kızına 277 lira, eşine 580 lira emekli maaşı bağlandılar. Beş yıl oldu  acım dinmedi. Göz yaşım durmadı. Bir baba olarak evladıma dua etmekten başka bir şey yapamadım. Sadece ihmal ve kusurlu olanları Allaha havale ettim. Allah adili mutlaktır. Ahrette kesin hesaplaşma olacaktır. Ben buna inanıyorum.
 

Sizleri bugün kendi acımla üzdüğüm için hepinizden Melih adına özür diliyorum. Esen kalın değerli kardeşlerim, dostlarım...!

ALO25




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —