ENDER YÜNCÜ YAZDI... ŞEHRİMİZDE HER GEÇEN GÜN MANTAR GİBİ ÇOĞALAN KADIN KOOPERATİFLERİ SİYASİ PARTİLERİN ARKA BAHÇESİ GİBİ MÜBAREK
Kadınların ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesi konusunda önemli bir yere sahip olan ve kadın sinerjisini yansıtan kadın kooperatifi sayısı Erzurum’da her geçen gün artıyor.
Öncelikle belirtmek isterim ki;
Benim tek derdim ERZURUM…
Benim Tek Çıkışım ERZURUM…
Erzurum’un Gelişmesi ve kalkınması için üzerime düşen ne varsa her zaman yapmaya hazır olduğumu da bir kez daha vurgulayarak yazıma başlamak istiyorum...
Ama kendi menfaatleri için ERZURUM İsmini kullanarak kalantor kasalarını kabartmak isteyenler…
Kendi aile bireyleri arasında bile söz hakkına sahip değilken, cemiyetlerde söz hakkına sahip olmak için ERZURUM İsmini kullananlar…
Siyasette kendilerine bir koltuk, mevki ve makam ararken ERZURUM İsmi üzerinden yola çıkanlar…
…Ve daha sayabileceğim yüzlerce, hatta binlerce çıkar amaçlı ERZURUM ismini kullananların her zaman karşısında oldum.
Olmaya da devam edeceğimi bir kez daha beyan ediyorum...
Günlerdir hatta aylardır üzerinde araştırma yaptığım şehrimizde mantar gibi çoğalan Kadın Kooperatiflerini bir kez daha yazma gereği duydum.
Yazma gereği duydum. Çünkü...
İş çığırından çıkmış gidiyor…
Kimin eli, kimin cebinde belli değil…
Kim, Nerede, Ne Yapıyor bilen yok…
Takdir edersiniz ki; Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim şehrimizde, bugüne kadar kolektif çalışmanın eseri bir tek işletmemiz dahi yok.
Ortaklık kültürünün hiç denilecek kadar az olduğu Erzurum’da, yıllardır erkeklerimizin başaramadıklarını bugün kadınlarımız başaracağız sloganlarıyla naralar atıyorlar…
Tabi bu durum bizi sevindirdiği kadar düşündürüyor da...
Şöyle, Türkiye geneline baktığımızda 42 Bin 138 Nüfuslu Trabzon’un Of ilçesinin 49 Holdingi olduğu bilgisine ulaştık. Nüfus ortalamasını göz önüne aldığımızda Erzurum’un Of nüfusunun on katı büyüklüğünde olduğunu görüyoruz. Bu rakamlar ışığında Of'un 49 Holdingi oluyorsa bizim 490 tane holdingimiz olması gerekliyken Türkiye genelinde Erzurum’a ait 1 tek Aşkale Çimento’nun olduğu gerçeği önümüze çıkıyor.
Erzurum’da bir zamanlar sıkça kullanılan ve günümüze kadar uzanan şu sözü hepimiz çok iyi biliyoruz. “GİTTİĞİN ANTEP, YEDİĞİN BEKMEZ” büyüklerimiz bu sözü neden sıkça dile getirirlermiş?
Gaziantep ilinin öyle gidilecek, görülecek, gezilecek bir cazibesinin olmadığını, o yıllarda Erzurum kadar gelişmiş il statüsünden çok uzak olduğunu belirtmek için kullanırlardı.
Ama bugüne baktığımızda Gaziantep, ortaklık kültürünün, Sanayi’nin ve kolektif çalışmanın bir şehrin gelişmesinde ve kalkınmasında ne kadar önemli olduğunu, gelişen sanayisiyle, büyüme hızıyla ve sosyoekonomik durumuyla gözler önüne seriyor.
Ve biz Erzurumlular da o yıllarda beğenmediğimiz Gaziantep’in her geçen gün büyümesini, kalkınmasını ve gelişmesini uzaktan izliyoruz…
Sadece Gaziantep mi?
Tabi ki Hayır,,,
O yıllarda ekonomisi ve gelişmişliği bizden çok geride olan Kayseri, Konya, Çorum, Diyarbakır gibi şehirlerde zaman içerisinde Erzurum’u katbekat geride bırakarak büyüme hızını artıran şehirler arasında yer alıyor.
Bizim Kronik hastalıklarımız Var!
Doğar doğmaz, bizlere bir virüs enjekte edilmiş sanki.
Dünya üzerinde de tedavisi mümkün olmayan, hekimi henüz mezun olmayan, Çaresi tıbben bulunamayan; “İstememezlik, çekememezlik, kıskançlık, haset, desinler gibi bizimle Dünya’ya gelen ve öldüğümüz güne kadar bizimle yaşayan bir virüs!
Bu yüzden de birlikte hareket edemiyoruz.
Ortak iş yapamıyoruz.
Kolektif çalışamıyoruz.
Kardeşimizin, eşimizin, dostumuzun, komşumuzun ve akrabalarımızın bir adım ilerlemesini istemiyoruz.
Yeri gelmişken söyleyeyim! Bu saydığımız hastalıklarımız sadece erkeklerimiz de değil. Kadınlarımız da aynı hastalıkları taşıyor.
Komşusunun misafir odası takımını kıskanan kadınlarımız…
Eltisinin bileziklerini gramına kadar göz ucuyla süzen akşam da gelip evde eşine saatlerce konuşan kadınlarımız…
Görümcesinin güzel yemek pişiremediğini komşu komşu dolaşıp anlatan kadınlarımız…
Daha bir sürü örnek sayabilirim...
Şöyle bir beyin jimnastiği yapalım isterseniz!
Erzurum’da kurucusu Babaları olan kaç aile şirketi ticari faaliyetlerine babaları vefat ettikten sonra devam edebilmiş?
Hiç birisi…
Ya kardeşler bir birleriyle anlaşamamış, ya birisi çok çalışırken diğeri yan gelip yatmış, ya da eşleri diğer kardeşlerinin evlerine aldığı eşya vb. üzerinden “Onun Var. Bizim Neden Yok” gibi nizalar çıkararak aile huzurunu bozarak dağıtmış güzelim işletmelerimizi…
Evet, dönelim konumuza…
Şehrimizde mantar gibi çoğalan Kadın Kooperatifleri bence amacının çok dışında hareket ediyorlar.
Hepsi demeyeceğim ama bir çoğu siyasi partilerin arka bahçesi gibi görünüyorlar…
Kadın kooperatiflerini şöyle tanımlayacak olursak; Geleneksel Dayanışma anlayışından kaynaklanan “KERMESÇİ KADIN” algısını kırıp, piyasa da rekabet gücü olan, kooperatif prensiplerini kullanarak örgütsel özellikle ekonomik özgürlüğü elde etmeye çalışan “gerçek üreticiler” olarak tanımlayabiliriz.
Ama gelin görün ki; Şehrimiz Erzurum’da, Kadın kooperatifleri maksatlı ya da maksatsız birileri tarafından amacının dışına doğru çekilmektedir.
Ülkemizde Kooperatiflerin kuruluş ve işleyiş amacı; Başka bir işte çalışma olanağı olmayan kadınlarımızın kooperatifler çatısı altında örgütlenmeleri teşvik edilerek, çalışma, üretme ve pazarlama imkânlarının artırılması, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda çalışmalar yapılması gerekliyken, Şehrimizde mantar gibi çoğalan Kadın Kooperatiflerinin başındaki kişilerin siyasette ve bazı sivil toplum örgütlerinde var olma, sandalye sahibi olma, ya da söz hakkına sahip olma gibi emellerini gerçekleştirmek için kullandıkları merdiven olarak görüyorum.
Gazetelere hafta geçmeden röportajlar vererek “Üretiyoruz, Çalışıyoruz, Birlikteyiz, Beraberiz” gibi hamasi nutuklar atan bazı kadın kooperatif başkanlarına sormak istiyorum;
Ne Üretiyorsunuz?
Bal üretiyorlarmış, Erzurum’dan Dünya’ya satıyorlarmış…
Hay… Hay… Hay…
Bal Kovanlarınız Nerede? Kaç tane Arınız, Kaç tane kovanınız Var?
Oh Ne Ala Memleket…
Balı gidip üreticiden satın alacaksınız. Bir şirket de şişelere koydurup kıytırık bir matbaa da bastırdığınız etiketi üzerine yapıştırıp satacaksınız.
Yahu, gidip Gürcükapı’da ya da Pelit meydanı’nda bir dükkan kiralayıp şarküteri adı altında işletmecilik yapsaydınız da birilerini güldürmeseydiniz üstünüze…
İspir’de Fasulye üretiyorlarmış…
Hay… Hay… Hay…
Sanki Uzay’ı yeniden keşfetmişler…
İspir’de Fasulye yüz yıllardır üretiliyor…
Siz buna; Bugüne kadar Metropol şehirlerde yaşamaya alışmışım, Hasbelkader kısa bir süreliğine yaşamak zorunda olduğum İspir bana dar geliyor. Buralarda eşim, dostum, pek arkadaşım da yok. Canım sıkılmasın diye bir dükkan açtım. Hem vakit geçiriyorum. Hem de Fasulye satarak Para kazanıyorum deseydiniz daha doğru olmaz mıydı?
Birde bunlar var!
Sucuk üretiyorlarmış…
Demek ki istenilince oluyormuş, Üç harfliler diye adlandırdığımız Ucuz marketlerden aldıkları sucukların üzerindeki marka etiketlerini söküp yerine kıytırık bir matbaa da bastırdıkları etikete birde kafalarına göre bir Marka yazıp satıyorlar. Yahu bizi kandırdığınıza inanıyorsunuz da, kendinizi neden kandırıyorsunuz? Bir marka tescil belgesi, asgari 9 ay ile bir yıl arasında alınıyor. Ne zaman başvurdunuz? Ne zaman aldınız? Hele şu marka tescilinizi bir kamuoyuyla paylaşın da meydan delikanlı görsün…
Unutmadan birde Babaannemin, babaannesinin yüz yıllar önce keşfettiği Kadayıf Dolmasını icat ettik diyenler Var!
Bitmedi, Mantı’yı, Su böreğini, Lor Dolmasını bulduk diyenler de cabası…
Yahu, bir gün Delinin biri (Benim gibi) çıkar bu soruları bize sorar diye hiç düşünmediniz mi?
Saymakla bitiremiyorum…
Velhasıl kelam...
Erzurum’da mantar gibi çoğalan Kadın kooperatiflerinin hepsini bu kategoriye almak da istemiyorum.
Aralarında gerçekten hakkını verenler de var!
Sözüm, geçmiş yıllarda bütün siyasi partilerin kapı eşiklerini aşındırıp kendilerine bir sandalye arayıp da bulamayanlara…
Sözüm, şehrimizde bulunan, fakat taklacı güvercinleri koruma derneği kadar aktif olmayan sivil toplum örgütlerinde söz hakkı isteyip hiçbir zaman söz hakkı bulamayıp dernek dernek, vakıf vakıf dolaşıp kendisine bir söz hakkı arayanlara...
Sözüm, sivrilmek, öne çıkmak, bizim bilmediğimiz ama kendisinin kafasında kuruntu yaptığı birisi ya da birilerine karşı rüştünü ispat etme çabası içinde kendisiyle sürekli savaş içinde olan, bakın siz beni göremediniz ama bende yaptım oldu mantığıyla toplumda kendisini kabullendirme çabası içinde olanlara…
Şimdi bu yazımdan sonra belki utanır kaldırırsınız…
Siyasetin arka bahçesi gibisiniz mübarek…
Birçoğunuzun sosyal medya hesaplarına baktığımda ya siyasi parti başkanlarıyla, ya milletvekilleriyle, ya belediye başkanlarıyla ya sivil toplum örgütü başkanlarıyla ya da siyasi bir partinin il başkanlarıyla çarşaf çarşaf fotoğraflarınız var…
Hatta bazılarınızın profil resimleri bile bir siyasi partinin genel başkanıyla verdiğiniz pozdan ibaret…
Ya da genel ve mahalli seçimlerde Aday Adaylık ve Adaylık süreçleriniz var…
O Sivil Toplum Kuruluşunda sandalye bulamadım öbürküsüne…
O Parti’de kabullenmedim diğer partiye…
O seçimde olmadı bir sonraki seçimlere…
Diye diye ömrünüzü heba ettiniz.
Hiç düşündünüz mü?
Kendi ailenizin içerisinde alacağınız bir karar için “KİM SÖZ HAKKINA SAHİP OLSUN” diye bir seçim yapsanız, eşleriniz ve çocuklarınız size oy verir mi?
Ya da hiç aynanın karşısına geçip “Acaba benden; Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye Meclis üyesi, Siyasi Parti yetkilisi, Sivil Toplum Örgütü Başkanı ya da yardımcısı Olur mu?” diye hiç muhasebe yaptınız mı?
Eğer yapmadıysanız…
En kısa sürede bu muhasebeyi yapmanızı tavsiye ediyorum…
Çünkü, inanıyorum ki, bir çoğunuzun bu kooperatif adı altında kurduğunuz birlikteliklerin altında siyasette ya da şehrimizin bir sivil toplum örgütünde sizlerin koltuk arayışı var…
Eğer, gerçekten samimiyseniz, gerçekten Erzurum’da Kadın birlikteliği oluşturmak istiyorsanız.
Son günlerde mantar gibi çoğalan Kadın Kooperatiflerini gelin tek bir çatı altında toplayın da bizi samimi olduğunuza inandırın…
İddia ediyorum. Ve iddiamın arkasındayım…
YA-PA-MAZ-SIN-IZ…
Bir koltuğa beş başkan olur mu hiç?
Bu seferde kim başkan olacak kavgaları çıkacak…
Dedim ya çoğunuzun koltuk sahibi olma gibi emelleriniz var…
Haydi, Hodri Meydan…
"Koltuk sevdalısı değiliz. Amacımız Erzurum’da birlik ve beraberliği sağlamak" diyorsanız ki; Ben buna inanmıyorum.
Haydi Utandırın beni...
Birleşin, Tek Çatı altında toplanın. Aranızdan bir başkan seçin de görelim…
Yazımın sonuna gelmişken bir de şunu dipnot olarak düşeyim istedim. Çünkü bazı kendisini, yerini ve haddini bilmeyenler. Geçtiğimiz günlerde bir Radyo programında yapmış olduğum Kadın Kooperatifleri hakkındaki konuşmamdan ötürü şehrimizde yaşayan her birisi benim için bir birinden değerli eş, dost ve arkadaşlarımı kapı kapı dolaşarak kendilerini bana anlatma gayreti içerisinde hayli çaba sarf etmişlerdi. Ben ise; kendi Dünya görüşüm olarak kendileriyle hiçbir yerde ve hiçbir şekilde görüşmeyi kabul etmedim. Hatta kendileriyle karşılaşmaktan da kaçtım. Ama gelin görün ki, kendisini anlatmak için kapı kapı dolaşan bu kendisini, yerini ve haddini bilmeyen hadsizler, benim kendilerine ulaşarak özür dilediğimi her yerde söylüyorlarmış.
EDEP YAHU… EL HEYAÜ MİNEL İMAN
Özür dilemenin bir Erdemlik olduğunun bilincindeyim. Haksız bir eleştiri yapmış isem elbette özür dilerim. Ama, özür dilenmesi gereken bir eleştiri yapmadığım kanaatindeyim. Hatta bu özrü benim değil. Sizin, kendinize siyasi partilerde ya da sivil toplum örgütlerinde bir sandalye bulmak için, toplumda kendinizi kabullendirmek için ve her fırsatta kendi menfaat, çıkar ve emelleriniz için Erzurum ismini kullanmaktan kaçınmadığınız Erzurumlu hemşerilerinize yapmanız gerektiğini düşünüyorum…
Erzurum
23.11.2024