Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Feridun Fazıl Özsoy Televizyon Dizilerinin Toplum ve Ailedeki Etkilerini Kaleme Aldı
Televizyonlarda dizi salgınıdır gidiyor…
Hangi TV kanalını açarsanız açın uydurma, basmakalıp, harcıalem diziler yayında…
Bir çoğunun senaryosu üç aşağı, beş yukarı aynı…
Bir dönem güneydoğunun aşiret kültürü ve geleneksel yapısı üzerine oturtulan diziler, şimdilerde köşk ve saray yavrusu evlerde çekiliyor.
Ailelere baktığınızda ya çiftliklerde, ya yalılarda ya da köşklerde oturuyor.
Sanırsınız ki, Türkiye’de aile yapısı bu…
Apartmanda, ya da sıradan bir mahallede oturan aile hiç yok…
Dizilere konu olan aileler mutlaka holding sahibi… Ancak bu holdinglerin ne iş yaptıklarını ya da ülke ekonomisine nasıl bir katkı sunduklarını dizinin sonuna kadar öğrenme şansınız yok…
Tek bilinen kazanılan paranın sınırsız olduğu…
Hemen bütün dizilerde bir yanda sınırsız para kazanan, emirleri altında onlarca hizmetçi bulunan ve ne iş yaptıkları pek bilinmeyen mirasyedi ya da aristokrat yaşamı süren insanlar, diğer yanda onlara hizmetçilik yapanların hayatı…
Öte yanda neye ve hangi amaca hizmet etiği bilinmeyen ve baştan sona şiddet içeren diziler…
Gizli oluşumlar, silahlar, kimseye baş eğmeme ve kılıçlarının arkası da önü de kesen kağıttan kahramanlar…
Ha bire vurup kırıyorlar…
Toplumu germekten başka amaçları yok…
***
Bu dizilerin isimlerine baktığınızda öyle çok iddialı ve üzerinde düşünülmüş değil…
Düşünmeye de gerek yok…
Nasıl olsa insanlar afyon yutmuşçasına televizyonların önünden ayrılmıyorlar, dizinin ismi, konusu, mekanı çok da önemli değil…
***
Konularına gelince, durum daha da vahim hale geliyor.
Bir çatı altında oturan ailenin yaşamına baktığınızda kimin ne yaptığını anlamakta zorlanıyorsunuz. Dahası o yaşamı anlatmak bile zor geliyor. Çünkü öylesi çirkin ilişkiler yumağı var ki…
Kim kime aşık, kim kiminle evli idi, yarın kiminle evlenecek, ya da kime aşık olacak… Kimden bir çocuk sahibi olacak, kimi nasıl aldatacak..
Bunu entrika kelimesiyle tanımlamak doğru değil..
Bu kelimenin tam anlamıyla iğrençlik …
***
Yaşanan ilişkiler aşk değil…
Çünkü ‘aşk’ bir insanın diğerine duyduğu kuvvetli sevgidir ve içinde asla ihanet yoktur…
Aşk durudur ve riyasızdır…
Bu yaşananları tanımlamak oldukça zordur.
Yalnızca bir açılaması vardır; ‘aile yapımızı dinamitlemek…’
Başka da bir tanım yoktur…
***
Bir de tarihimizi anlatan ve genç nesillere tarih bilinci vermek isteyen(!) diziler var…
Allahtan ecdat, Türk sanatının ve mimarisinin en ince özelliklerini yansıtan saraylar yapmış da dizi biraz kurtarıyor…
Çekimin yapıldığı mekanlar muhteşem ama, tarih bilgisi ne yazık ki olabildiğince zayıf ya da kötü…
***
Bir de Türk Edebiyatının klasikleri arasında sayılan eserlerin dizi uyarlamaları var…
Öyle zannediyorum ki bu eserleri yazan üstatlar eserlerinin ne hale getirildiğini görseydiler, hücceten sekte-i kalpten ölürlerdi…
Eserin orjinali ile hiç ilgisi olmayan bu diziler , edebiyatımızın entelektüellerine saç baş yoldurtuyorlar…
***
Televizyonlarda yayınlanan ve toplumu olumsuz yönde etkileyen bu dizilere karşı önlem alınması gerekiyor.
Türk aile yapısında kadı, zarafet sembolüdür.
Televizyon dizilerinin bir çoğun da kadın ya şiddet mağduru ya da meta olarak görülüyor…
Hani Üstad Necip Fazıl diyor ya;
“Oluklar çift ,
Birisinden nur akıyor, öbüründen kir… “
Biz bunları ‘kir’ olarak nitelemek istemiyoruz ancak, cinsellik ve şiddet içeren , feodal yapının olumsuz geleneklerini konu alan, geleneksel yapımızı bozan ve dahası aile yapımızı olumsuz etkileyen dizilerin denetlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Dizileri bir de bu gözle seyredin isterseniz…
Erzurum
22.11.2024