Sedat Peker´in Yazısı
Kıymetli Dostlarım;
Deaş´ın (IŞİD) fransa´da yapmış olduğu terör saldırısını kınayarak bugünkü yazıma başlamak isterim. Ancak bu olay olduğu andan itibaren benim beynimi kurcalayan o kadar fazla soru vardı ki bazen şahsımın düşündüklerinden dolayı kendime kızdığım anlar bile oldu.
Fakat ne kadar kızsam da bu sorulardan bir türlü kurtulmayı maalesef ki başaramadım. Saddam Hüseyin devrildikten sonra Irak´ta yönetimi oluşturan emperyalist ve siyonist güçler maliki isminde bir adamı Başbakan olarak atadılar (Bu insanın mezhepçilik konusunda takıntılı olduğu herkes tarafından biliniyorken, o ismin Irak´ın Başbakanı olarak belirlenmemesi gerektiği, değil aklı başında olan insanların, ufacık bir çocuğun bile anlayabileceği bir gerçeklikti.) .
maliki´nin SÜNNİLER üzerinde yaptığı sistemli baskı ve uzlaşmaz tavırlarından dolayı, SÜNNİLER´in bazıları yaşadıkları zulümden kurtulabilmek adına deaş denilen örgütün saflarına katılmayı seçerek hiç değilse savaşarak yok oluruz, mantığını benimsediler.
deaş (ışid) aynı şekilde yıllarca nusayri mezhebinden olan esed ailesinden çeken Suriye´deki SÜNNİ tabandan da buna benzer sebeplerle taraftar bulabildi. Bu kadar kısa sürede büyümesinin sebebi ise bölgedeki egemen ülkelerin istihbarat birimlerinin deaş içinde kendilerine yakın kullandıkları klikler oluşturabilmeleriydi.
İSLAM adına bir örgüt kuruldu.Bu örgüt üç-beş ay´da devlete dönüştü, tüm bölgeyi cehenneme çevirdi. Ancak bölgedeki İSLAM düşmanı israil´e karşı bir çakıl taşı dahi atmadı (Unutmadan bir de iran´a karşı ciddi bir saldırıda bulunmadı.). Sırf bu gerçeklik bile bu örgütün siyonist bir proje olduğunun acaba yeterli bir delili değil midir? pkk´nın diğer kollarıyla savaşıyorlar diye bir çok kişinin bu örgüte sempatiyle yaklaştığı dönemlerde bile ben bunları KUTSAL DİNİMİZ İSLAM´ın içine sokulmuş virüsler olarak tanımlamıştım.
Bu örgütün bölgede savaşmadığı tek ülke israil... Eylemleriyle zarar verdiği tek topluluk ise MÜSLÜMANLAR? fransa´da yapılan bu katliam neticesinde eli güçlenenler ise hain esed, pyd ve onları destekleyenler oldu. Bizim ÜLKEMİZDE ki televizyon kanalları bile artık esed´den bahsederken saygın bir insanmış gibi Suriye Devlet Başkanı diye bahseder hale geldiler. Dünya´daki geri kalan herkesi kurguladıkları hikayeye inandırsalar bile (ben tek başıma kalsamda) bu hikayelere asla inanmayacağım.
Bütün dünya liderleri TÜRKİYE´nin öne sürdüğü tezleri kabul eder hale gelmişken kuvvetle muhtemel birkaç gün içinde yapılacak olan G-20 görüşmelerinde bizim tezlerimiz onaylanıp artık uygulamaya geçilecekken (birden bu olayın olması) biraz önce de söylediğim gibi; siz bu olayın tesadüf olduğuna inanabilirsiniz, ancak benim aklım ve beynim, sen böyle bir şeye inanırsan sana bir daha saygı duymayacağım, diyor. Bu yüzden ötürü ben bu hikayelere asla inanmayacağım.
Kıymetli Dostlarım, artık şu oldu,bu oldu diyip ağlaşmanın gereği yok. Görünen o ki önümüzdeki günlerde Suriye´de çok uluslu bir kara harekatı kaçınılmaz görünmektedir. Eğer Irak krizinde yaptığımız hatayı burada da yapıp bu çok uluslu güce asker vermezsek Suriye´deki ne BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİ´ni koruyabiliriz ne de kaderini bize bağlamış bazı muhalif grupları...Mutlaka bu çok uluslu gücün içine dahil olmak zorundayız. Yoksa bu canavarların sofrasında söz söylemeye hak bulamayız.
Irak´ta yaşadıklarımız tekrardan başımıza gelir. MUSUL ve KERKÜK konusunda ses çıkaramadığımız gibi bu seferde Suriye´de BAYIRBUCAK TÜRKMENLERİ konusunda ses çıkaramayız. Bu zor günlerde yapacağımız en doğru şey soğuk kanlılığımızı korumak olacaktır. Eski bilgelerin söylediği şu öğretiyi aklımızdan hiç çıkarmamalıyız; ?´OYUNDA KALMAK, RUHSAL BİR GÜÇ GEREKTİRİR. TÜM ENGELLER DE BU GÜÇLE AŞILIR!..´´
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER
Erzurum
22.11.2024