Yeniakit Yazarı İbrahim Bektaş´ın bugünkü yazısı Mehmet Kırkıncı Hocaefendi´nin yaşanan terör olaylarına karşı göstermiş olduğu hassasiyeti konu alıyor.
İşte Yeniakit Gazetesi Yazarı İbrahim Bektaş´ın o yazısı:
Bizleri içerde ve dışarda her zamankinden daha zor günlerin beklediğini söylemek artık bir kehanet olmasa gerek. Önceki gün Ankara´da tekrarlanan terör saldırısı da bunun en açık göstergelerinden biridir. Saldırıyı lanetle kınıyorum.
Bir yandan çevremizdeki mazlumların haklarını korumak için çabalarken, diğer yandan içerde terör belası ile nice canlar pahasına mücadele ediyoruz.
Böyle zor günlerde aramızdaki bağların zayıflayarak birbirimize düşmemiz diğer zamanlara göre çok daha kolaydır.
Dadaşlar diyarı Erzurum´dan Mehmed KIRKINCI Hocamın kişisel web sayfasında yayınlamış olduğu ?Muhabbet fedaileri? başlıklı makalesini, içinde bulunduğumuz ve benzeri zor zamanlarda uhuvvet ve birliğimizi korumamıza yapacağına inandığım katkılar adına aşağıya çok kısa şekilde özetliyorum (Yazının tamamı: http://mehmedkirkinci.com/makaleler; adresinden okunabilir);
Son zamanlarda, bazı dış mihrakların milletimizin birlik ve beraberliğini bozmak ve milletimizin bir kesimini devletle karşı karşıya getirmek gibi dehşetli bir plan kurduklarına ve bunu kademeli olarak uygulamaya koyduklarına şahit oluyoruz.
Milletimizi birbirine düşman etmek ve ülkemizi yıllarca geri götürmek emeliyle hazırlanan bu oyuna gelinmemesi için ?ittihat, asayişi muhafaza ve devlete itaat? konularında bazı hakikatleri hatırlamamız bir zaruret haline gelmiştir.
Konuya Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin şu cümlesi ile başlamak istiyorum:
?Bizler muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur (Tarihçe-i Hayat).?
?Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî, hayat da gider (Barla Lahikası)? diye buyuran Bediüzzaman Hazretleri, hayatı boyunca daima âlem-i İslâm´ın ittihadına, milletin birlik ve beraberliğinin muhafazasına çalışmış, her zaman asayiş ve huzurdan yana olmuş, talebelerini; ?Asayişin manevî bekçileri? olarak tavsif etmiş, onlara her zaman sabrı ve müspet hareketi tavsiye etmiştir.
Vatan; tahassungâhımızdır, evimizdir ve ibadethanemizdir. Bu dünyanın nimetlerini o hanede kazandığımız gibi, cenneti ve ebedî saadetimizi de yine orada kazanacağız. Vatan cennetin bir salonudur. Bunun içindir ki, ?Vatan sevgisi imandandır? denilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vatanını pek ziyade severdi. Düşmanları kendisini Mekke-i Mükerreme´den çıkarttıkları gün; ?Ne yapayım? Ben seni çok seviyorum, ama düşmanlarım beni senden çıkarttılar? diye teessürünü ifade etmiştir. Hz. Peygamber´in (s.a.v.) yanında vatandan bahsedildiğinde mübarek gözleri yaşla dolardı.
Bir insanın ailesine karşı fedakârlığı bir ise, devletine ve milletine karşı bin olmalıdır. Evet, Bediüzzaman´ın ifadesi ile ?Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir (Hutbeyi Şamiye)?.
Dinimizde vatana hıyanet etmek, devlete karşı ayaklanmak ve fitne çıkarmak kesinlikle yasaktır. Bir ayette mealen şöyle buyrulmaktadır: ?Fitne katlden daha şiddetlidir (Bakara 191)?. Başka bir ayette ise şöyle buyrulur: ?Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet onlardan biri, hâlâ (Allah´ın hükmüne boyun eğmeyip) ötekine saldırırsa, Allah´ın emrine dönünceye kadar (bu) saldıran tarafla savaşın. Eğer (Allah´ın emrine) dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever(Hucurat 9)?.
Bugün bütün âlem-i İslam´ın kalbini derinden yaralayan ve vicdanlarını sızlatan Filistin, Suriye ve Mısır´da yaşanan elim hadiseler hep ihtilaf ve tefrikanın neticesidir.
Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: ?Sizden her kim bir münkeri (kötülük) görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer ona muktedir olamazsa diliyle, diliyle de yapamazsa ona kalbiyle (buğz etsin); bu da imanın en zayıf derecesidir?.
Mazide yaşanan elim hadiseler, istikbale ışık tutan parlak bir aynadır. Tarihte cereyan eden olaylardan milletlerin alacakları pek çok ibretli dersler vardır. Yarınlara hazırlanırken, geçmiş tecrübelerden mutlaka yararlanmak, geçmişte düşülen hataları yapmamaya çalışmak elzemdir. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyurmaktadır: ?De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş (Rum 42)?.
Bediüzzaman Hazretleri 1910 yılında Osmanlı Devleti´ne isyan etmek isteyen bazı aşiret reislerine hitaben şöyle diyordu:
?Altı yüz seneden beri tevhid bayrağını umum âleme karşı yücelten ve millî âdetlerini terk ederek ihtiyarlanan bizim şanlı Türk pederlerimize, kuvvet ve cesaretimizi hediye edelim. Ona bedel, onların akıl ve ma´rifetinden istifade edeceğiz ve asaletimizi de göstereceğiz. Elhâsıl, Türkler bizim aklımız, biz onların kuvveti; hep beraber bir iyi insan oluruz. Dik başlılık etmeyeceğiz ve kendi başına hareket yapmayacağız. Bu azmimizle başka milletlere ibret dersi vereceğiz. İyi evlat böyle olur, itaatimizle göstereceğiz. İttifakta kuvvet var, ittihâdda hayat var, uhuvvette saadet var, hükümete itaatte selâmet var. İttihâdın sağlam ipine ve muhabbet şeridine sarılmak zaruridir (Asar-ı Bediiye)?.
1925 yılında devlete karşı ayaklanan Şeyh Said´e, Bediüzzaman Hazretleri şu cevabî mektubu yazmıştır.
?Türk milleti asırlardan beri İslamiyet´in bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardaşız. Kardaşı kardaşla çarptıramayız. Bu şer´an caiz değildir. Kılıç harici düşmana çekilir. Dahilde kılıç çekilmez. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz Kur´an, iman hakikatleriyle, tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır. Birkaç canî yüzünden binlerce masum kadın ve erkekler telef olur?.
Erzurum
22.11.2024