Bu ağza, bu sevgi çok fazla

Bu ağza, bu sevgi çok fazla

Bu ağza, bu sevgi çok fazla

 

 

İnsanların dilinden dökülen her cümle, sıradan bir konuşma, laf olsun, torba dolsun diye yapılmıyorsa, iki lafın belini kırarak sohbete katık edilmiyorsa çok daha başka şeyler gerekir. Mesela o laf, o ağza yakışmalı. Mevzu ne olursa olsun ?bu ağza..? diye başlayıp, o sözcüklerin, yakışmadığı söylenmemeli.

Mesela barış...

Mesela sevgi...

Mesela dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, muhabbet...

Belki letafet, belki nezaket?

İnsanlık belki, adamlık veya çok daha farklı güzel hasletlerden her biri veya bütün hepsi ve daha fazlası?

Söylediğin söz, duruşuna, davranışına, inanışına, dünya görüşüne, yaşantına uymalı.

Her sözü, herkes söylemez; her sözü, herkes aynı şekilde söylemeyeceği gibi, bir başkasında aynı etkiyi de bırakamaz.

Söz, bir şekilde kişinin imzasıdır.

Söylediğin söz, seni tarif eder.

Ağzından çıkan her kelime, senin durduğun yeri tarif eder, inancını yansıtır, ahlakını ortaya koyar, dünya görüşünün anlaşılmasına neden olur, yaşantından ipuçları verir,  duruşunu gösterir ve ağzından çıkan her cümle, senin özlü sözün olur. Senin kâr veya zarar hanene yazılır.

Bu nedenle söz, ağızdan çıkar ama harmanlandığı yerler çok daha önemli.

Dil ile ikrar, tek başına yeterli olmaz, kalp ile tasdik de gerekir.

Yoksa sırıtır, ağızdan çıkan her cümle; yavan olur, üstüne oturmamış elbise gibi sırıtır. O sözün sana ait olmadığı anlaşılır. Birilerinin söylettiği, birilerinin dikte ettiği, zorla, zorlamayla, gönülsüz, isteksiz, desinler diye söylendiği anlaşılır.

Atalarımız ?Gönülsüz pişen aş ya karın ağrıtır ya baş? derken, sözü de mutlaka düşünmüşlerdir.

Yürekten gelmeyen her cümle, muhatabının yüreğine nüfus etmez.

Ne kadar kıvırsan da, ne kadar orijinali gibi davransan da, ne kadar güzel söylesen de bu değişmez.

İnsana yakışan söz vardır, yakışmayan söz vardır.

Kötü söz söylemek için, kötü olmak lazım.

İyi insandan kötü söz çıkmayacağına göre, kötü olan insandan da iyi söz çıkmaz.

Çünkü dile gelen, ağızda dönüp duran ve muhatabımız kulağına kadar giden her sözcük, aynı zamanda insanın kişiliğini de ortaya koyar.

Sesin tonu, sözcüklerin seçimi, her kelimenin telaffuz şekli bile, sizin o hece, kelime veya cümleye ne anlam yüklediğiniz de gösterir.

Ne kadar iyi bir oyuncu olursanız olun, ağzınızdan çıkanın yüreğinizden süzülüp, süzülmediği anlaşılır.

En azından yaptıklarınızla söyledikleriniz uyuşmaz.

Bir ağza yakışan kelime, bir başkasının ağzına yakışmaz.

Sadece iyi, güzel, hoş kelimeler değil, kötü kelimeler de her ağza yakışmaz. Söz gelimi, çok iyi bildiğiniz bir insanın ağzından küfür ettiğinizde şok olur, bunu ona yakıştıramadığınızı da söylersiniz.

Güzel söz de, güzel insanlara daha çok yakışıyor...

Güzel söz, insan olana, insan kalana çok yakışıyor.

Cana kıyan, mala göz diken, masum insanları katleden, vahşice ve zalimce zulmedenlerin ağzına güzel olan hiçbir kelime yakışmıyor. Ne kadar iyi oyuncu olurlarsa olsunlar, ne kadar güzel bir telaffuza sahip olurlarsa olsunlar, o ağza o kelimeler yakışmaz, şık durmaz, haz vermez, yüreklere hitap etmez, karşılık bulmaz, bir kıymeti harbiyesi de olmaz; değersiz, boş, gereksiz söz sayılır.

Hatta küfretse belki bu kadar yaralamaz.

Kötü insanların ağzından çıkacak her iyi kelime, sadece sırıtmakla kalmaz, başkalarını enayi yerine koyduğu düşünülerek, hakaret olarak da algılanır.

Taş kalpli birisinin ağzından dökülen sevgi sözcükleri zorlamadır.

Ama yumuşak kalpli, sevgi dolu birisinin ağzından çıkacak her kelime muhatabının sevgiyle dolmasına neden olabilir.

Söz, yaydan çıkan bir ok gibidir. Ağızdan çıkınca, dönüşü yoktur. Okun aksine, mutlaka hedefi bulur ya sevgi ya da nefret olarak muhatabının kalbine, beynine girer.

Siyasette ve genel olarak da toplumumuzda, bazı kelimelerin ihtiva ettiği anlamların, belli kesimlerce kabul görmemesinin altında bu samimiyetsizlik yatıyor.

Özellikle barış, kardeşlik, özgürlük, adalet, hak gibi, her biri kendi başına çok önemli anlamları olan kavramlar, telaffuz edenlerce farklı anlamlar yükleniyor.

İçten söylenmiyor, bütün bu kavramlar.

Yüreğe girmeden, dilden dökülmeye başlıyor.

Ak derken kara, kara derken ak anlaşılıyor.

Sevimsiz, itici hatta korkutucu söz olarak dökülüyor ağızlardan, en güzel sözler?

Öyle barış diyorlar ki, en zalim şekilde?

Öyle özgürlük diyorlar ki, bütün dünyayı esir edercesine?

Öyle adalet diyorlar ki, adaletsizlikle?

Öyle bir hak diyorlar ki, bütün hakları gasp edercesine?

Sonra da neden anlaşılmadıklarını, neden anlaşılamadığımızı merak ediyor, hayıflanıyoruz.

Çünkü ağızdan dökülen hiçbir cümle, yüreğimizde yoğrulmuyor, kabullenmiyor, özümsemiyoruz.

Bizim inanmadığımıza, başkası neden inansın diye sormayı da akletmiyoruz?

 

Tweetimden seçmeler

Terörün aşağılık bir yüzünün olduğunu Pakistan´da bir kez daha gördük. Çocukların olduğu lunaparkı hedef almak için, önce insan olmamak lazım.

www.naifkarabatak.net


Anahtar Kelimeler: ağza sevgi fazla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Erzurum

29.03.2024

  • İMSAK 04:32
  • GÜNEŞ 05:57
  • ÖĞLE 12:25
  • İKİNDİ 15:56
  • AKŞAM 18:43
  • YATSI 20:02
  • Cuma 4.4 ° / -5.3 ° false
  • Cumartesi 5.7 ° / -3.2 ° false
  • Pazar 9 ° / -2.7 ° Güneşli