TARİH DOĞRULARI SÖYLER!..

TARİH DOĞRULARI SÖYLER!..

TARİH DOĞRULARI SÖYLER!..

 

 

Haber 25 Gazetesinde yazmaya başladığım bu ilk yazımda Siz değerli okurlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Haber 25 Gazetesine çıktıkları yolda başarılar diliyorum. Bundan sonra her hafta, Allah izin verdikçe, kalemimiz döndükçe geçmişten bugüne kadar hatıralarımı, tecrübelerimi ve geleceğe dönük öngörülerimi ve beklentilerimi paylaşmaya çalışacağım. Bu ilk yazımda, hakkımda son günlerde telaffuz edilmeye çalışılan ve gerçeklerle hiç bir alakası olmayan ithamlara tarihe not düşmüş hatıralarımdan örneklerle cevap vereceğim. 

Ailemiz bugüne kadar, hakkın yanında, haksızlığa karşı dik durmuş; dolayısıyla her bakımdan mağdur olmuştur. Kazım Karabekir paşa şehit ve yetim çocuklarını toplayarak, Sarıkamış Askeri Lisesinde Türkçü bir eğitim vermiştir. 

Babam Hüseyin Durak, dayım Faruk Tekin, amcam Hasan Durak bu askeri lisede okumuşlardır. Ancak, Fransa´nın Erzurum konsolosu bu okullarla ilgili hazırladığı raporda eğer bu okullar kapatılmazsa Türkler dünyanın başına tekrar bela olacaklardır diyerek derhal bu okulların kapatılması için rapor hazırlamıştır. Uydurma İzmir suikastinde Karabekir Paşa da suçlanmıştır. Bunun üzerine Paşa, istiklal Harbi mahkemelerinde yargılanmıştır. Sarıkamış Askeri Lisesinde okuyan, babamın da aralarında bulunduğu Lise son sınıf öğrencileri ayaklanmışlardır. Malesef, bu öğrenciler arasında Karabekir Paşa´ya bağlı oldukları bilinen öğrenciler okuldan ihraç edilmişlerdir. Boşalan son sınıf öğrencilerinin yerine okulda boy sırası yapılmış ve uzun boylular son sınıf öğrencisi yapılmışlardır. Babam Giresun´a, amcam Adana´ya, dayım ise İstanbul´a yerleşmişlerdir. 

İki sene sonra Babam, Erzurum´a dönmüştür. Ruslardan kalan "Envar-ı Şarkiye" (Türkiye´nin Tercuman-ı Ahval´dan önce çıkan ilk gazetesidir). Erzurum´da Ermeni nüfusunun yoğunluğundan dolayı, 1 sayfası da Ermenice basılmıştır. İnsan gücüyle çalışan tipo baskı makinesi tamir edilerek Camii Kebir Mahallesi, Memişağa Çıkmaz Sokakta önceden ahır olarak kullanılan yerde 1948 yılında Petek Matbaası  kurulmuştur. 

Babam, bu matbaayı kurunca ve Demokrat Doğu gazetesini çıkarınca, Cumhuriyet Halk Partililer tarafından ölümle tehdit edilmiştir. Daha önceden ahır olarak kullanılan bu yerin çobanının yattığı yer olan seki, Babam tarafında kiralanarak eve dönüştürülmüştür. Gazetemiz, 100 para yani bugünün 2,5 kuruşuna satılıyordu. O tarihlerde, tek bir radyo vardı. Bu radyo saat 07:00´dan 14:00´a kadar yayın yapıyordu. Saat 14:00´ten sonra da TRT spikeri vasıtasıyla ağır ağır okuyarak haber servisi yapılıyordu. 

Demokrat Partinin iktidarından önce ezan Türkçe okunuyordu. Demokrat Parti iktidara gelince Dünyanın her yerinde ve müslüman ülkelerde okunan ezan-ı muhammediye minarelerde aslına uygun okunmaya başlandı. İlk okunduğunda, Erzurum´da bütün esnaf ve halk sokaklara dökülmüş ve göz yaşı dökerek ezan-ı muhammediyeyi dinlemiştir. Gazetemizi satan liseli  gençler harçlıklarını çıkarıyorlardı. Bir gün radyoda haber servisi yapılırken, ezan Arapça okunması için Meclis karar vermiştir haberi duyuldu. Gazetemizde de yer alan bu haber üzerine, gazetemizi satan gençler tekrar tekrar gazetemizi alıp satmak istemişlerdir. Hatta, ben de elli tane gazete alıp caddeye çıktığımda, yaşlı bir ihtiyar cebinden bir mendil çıkararak arasındaki 5 lira ile benden gazete istemiştir. Bu paranın çok büyük olduğunu o kadar bozuk paramın olmadığını, isterse daha sonra ödeyebileceğini söylememe rağmen bu benim kefem paramdı oğlum, al bunu ananın ak sütü gibi helal olsun dedi ve parayı verdi. 

1960´da askeri darbe olunca matbaamız askerler tarafından işgal edilmiştir. Demokrat Partinin ileri gelenlerini Sivas´a toplama kamplarına götürmüşlerdir. Ancak, Erzurum Cumhuriyet Halk Partisi gençlik kollarında görev yapan ve bizim gazetemizde yazı yazan bir arkadaşım, babamın da Sivas´a götürüleceğini söylemesi üzerine  biz, babamı Trabzon´a kaçırdık. Ama bu darbe döneminde de gazetemiz yayınına devam ediyordu. Ancak, önce ilk nüshası merkez komutanlığına götürülüyordu. Eğer müsade ederlerse gazete baskıya geçiyordu. Babamın o günlerde "Gelenler ve Gidenler Kimlerdendir" diye bir makale yazdı. Bu zulümleri yapanlar, yarın bu yaptıklarına pişman olacaklardır dedi. Nitekim, iki sene sonra Türkiye normal hayatına döndü. Ben de 1962 yılında Sayın Osman Bölükbaşı´nın Genel Başkanı olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin Gençlik Kolları Başkanı oldum. 
Rahmeti Başbuğumuz Alparslan Türkeş MHP Genel Başkanı olunca da Doğu Anadolu´daki parti teşkilatlarını kurmakla görevlendirildim. MHP; gerek gençlik tarafından, gerekse halk tarafından büyük bir kabul görmeye başladı. Üniversiteli gençler tarafından MHP ciddi bir iltifat gördü. Üniversiteli gençlerin MHP´ye katılımları fazlalaşınca rahmetli Başbuğumuz, Ülkücü gençlerin eğitilmesi için  Türkiye´nin her bölgesinde tanınan Ülkücü liderler çağrılarak, MHP Genel Merkezinde özel bir eğitime tabi tutulmuşlardır. Ben, Mehmet Şandır, Abdullah Kılıç ve Serdar Çelebi Marmara Bölgesindeki gençlerin eğitilmesi için görevlendirildik. Bu eğitimler, İstanbul´da MHP´ye katılımı artırmıştır. Bunun üzerine, Sayın Bülent Ecevit, Süleyman Demirel´e seslenerek "Ey Adalet Partililer, tabanınız oyuluyor, faşizm iktidara geliyor" demiştir. Nitekim, 1980 müdahalesinin sebeplerinden biri de MHP´nin iktidarını engellemek olmuştur. Eğer 1981´de seçim olsaydı MHP ya iktidar ya da iktidar ortağı olacaktı. 

1980 müdahalesinde, Ülkücü liderler İşkencehanelerde sorgulanarak akıl almaz işkencelere tabi tutulmuşlardır. Ben bu işkencelerden dolayı, Haydar Paşa Askeri Hastanesinde bütün vücudum alçıya alınarak tedavi gördüm. Sorguculara, bütün emirleri Alparslan Türkeş´ten aldım deseydim hemen beni bırakacaklarını söylediler. Olumsuz cevap aldıklarından dolayı Askeri Casusların sorgulandığı Haydar Paşa Askeri Cezaevinde 40 gün ağır işkence gördüm. Benim polis ifadelerimden dolayı tek bir ülküdaşımız tutuklanmamıştır. 

Bu durumu bir kahramanlık gibi algılansın diye değil, bizim içinde olduğumuz dönemlerdeki Ülkücülük anlayışı ve o imanın tasavvur edilmesine katkı sağlamak amacıyla anlatıyorum. Burada şu gerçeği de ifade etmek isterim, Türkiye´nin her tarafında sorgulanmamış Ülkücü kalmamıştır ama çevresinde Ülkücü lider olarak bilinen bazıları her nasıl olduysa bu sorgulara hiç alınmamışlardır. Şu da bir gerçek ki, bu durum bir çoğumuzun kafasında bir soru işareti olarak kalmıştır. 

Deniz Gezmiş´in kardeşleri  ve hatta maddi imkanlarının kısıtlı olmasından dolayı Fetullah Gülen´in kardeşleri de bizim matbaamızda çalışmışlardır. O dönemde, Nurcuların Anadolu´da büyük bir güç toplaması üzerine, bu tehdit algısı bertaraf edilmek için Nurcular, Okuyucular, Yazıcılar, Fetullahçılar ve Yeni Asyacılar gibi parçalara bölünmüşlerdir. Fetullah Gülen´i devlet destekleyerek sahneye sürmüştür. Büyük bir alim olan Ömer Nasuhi Bilmen, Diyanet İşleri Başkanı yapılmıştır. Ancak, şeriatçi olup olmadığının tespiti için de Fetullah Gülen´in yakasına mikrofon takılarak röportaj yaptırılmıştır. FETÖ´cüler, takiyeyi bir hayat anlayışı olarak uygulamışlardır. Nitekim, Bülent Ecevit dahi Fetullah´ı ve okullarını desteklemiştir.

Maalesef son dönemde, bazı yeni yetme partililer ifratla siyaset yaparak kendilerine yer açmak istemektedirler. Bu arkadaşlara, iftira etmelerinden ve suçlamalarından önce, Ülkücü ağabeyleriyle sohbet ederek, gerçeğe ulaşmalarını tavsiye ederim.  Şunu da hatırlatmak isterim, rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş benim için "Çizgisinde kırıklık olmayan Ülkücü Lider" demiştir. Yine, bu arkadaşlarımız, geçmişte Fetullah Gülen ile kolkola olan siyasi büyüklerini görmemezlikten gelmektedirler. O günün şartlarında sadece benim tarafımdan verilen beyanatları dikkate alarak suçlamalarına devam etmeleri bir akıl tutulmasıdır. Bu suçlamaları iyi niyetle yapanlara saygı duyuyorum. Fakat, maksatlı yapılan iftiraları müsait zaman ve zeminde yüzleşerek hakikati anlamayanlara bu gerçeği suratlarına çarpmak isterim.

Bugün, ülkücüler ve partililerimiz, bir değişim istemektedirler. Bana ulaşan bu taleplerini dile getirmekle suçlanmam doğru değildir. Maalesef sayın Meral Akşener, Genel Başkan adayı olunca Fetullahçı olmakla suçlanmaktadır. Sayın Meral Akşener´in Genel Başkan adayı olmasına sadece Genel Merkezimiz değil; AKP´liler de endişe duymaktadırlar. Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli, artık bu değişim ihtiyacının  öncülüğünü yapmalıdır. Çünkü Türkiye´de başkanlık sistemi tartışılmaktadır. Eğer, önümüzdeki genel seçimlerde Başkanlık sistemine kapı açacak sonuçlar elde edilirse, Amerika´nın da istediği gibi iki Partili sisteme zemin hazırlanmış olacaktır. 

Biz bu ihtimalleri düşünerek, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli´nin değişime öncülük etmesini istemekteyiz. Her ne kadar erken ya da baskın seçime iktidar hayır diyorsa da bu konjonktür gerekçe gösterilerek baskın seçim yapabilir. Zaman zaman iktidar tarafından yapılan kamuoyu yoklamalarında müsait zaman ve zemin tespit edilerek, Türkiye yeni bir seçimin içinde kendini bulabilir. 

Bu gerçekleri görmezden gelen bazı partililer, bu tavırlarıyla MHP´yi baraj altında bırakacaklarının farkında değiller. Allah korusun önümüzdeki seçimlerde böyle acı bir sonuç alınırsa, bu suçlamayı yapanlar, bu sonucun vicdani sorumluluğunu peşinen kabul etmiş olacaktır. Son pişmanlıkları da birşey ifade etmeyecektir.


Anahtar Kelimeler: TARİH DOĞRULARI SÖYLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Erzurum

23.04.2024

  • İMSAK 03:46
  • GÜNEŞ 05:19
  • ÖĞLE 12:18
  • İKİNDİ 16:04
  • AKŞAM 19:08
  • YATSI 20:34
  • Salı 15.4 ° / 3.3 ° Güneşli
  • Çarşamba 18.1 ° / 5.2 ° Güneşli
  • Perşembe 21 ° / 8.4 ° Güneşli